26 Mayıs 2009 Salı

Türk Bankaları Krize Direndi.

Dünyayı etkisi altına alan küresel kriz yurt dışında finans sektörünün büyük zorluklar yaşamasına neden olurken, Türkiye'de ise ilk çeyrek sonuçları finans sektörünün krizden “çok da” etkilenmediğini gösteriyor.

Kriz, başta ABD ve Avrupa olmak üzere yurt dışındaki bazı büyük bankaların karında 2008 ve bu yılın son çeyreğinde ciddi oranlarda azalmaya neden oldu. El konulan, iflas eden, ilave kaynağa ihtiyaç duyan, satılan veya zarar eden yurt dışı bankalara karşın Türk bankaları “önemli” kar rakamlarına ulaştı.

Yılın ilk 3 ayında yurt dışında zarar açıklayan yabancı bankaların Türkiye'deki temsilcilikleri de kar elde etti. Yurt dışında bazı bankaların elde ettiği zararlar yöneticilerini ise zor durumda bıraktı.

Bir süre önce açıklanan ABD bankacılık dayanıklılık testi sonuçları ülkede finans sektörünün içinde bulunduğu zorluklara işaret ederken, ABD'nin önde gelen finans kuruluşları için uygulanan stres testine göre belli başlı bankalar için 74,6 milyar dolarlık mali yardım veya sermaye artırımı gerektiği belirtilmişti.
ABD'de gerçekleştirilen bankacılık dayanıklılık testi sonuçlarına göre, Amerikan ekonomisindeki durgunluğun derinleşmesi halinde teste tabi tutulan 19 bankanın 2009 ve 2010 yıllarında toplam kaybının 600 milyarı bulabileceğine dikkat çekilmişti.
ABD'nin 158 yıllık yatırım bankası Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflas bayrağını çekmesi mali krizi tetiklemişti. Aynı gün diğer yatırım bankası Merrill Lynch'e el konulmuş ve Bank Of America, bu bankayı satın alacağını açıklamıştı.

YURT DIŞINDA BANKALARIN KARLARI ERİDİ

ABD'li Citigroup, bu yılın ilk çeyreğinde 966 milyon dolar (hisse başına 18 sent) zarar ettiğini açıklamıştı. Ancak banka, imtiyazlı hisselere 2,7 milyar dolar temettü ödemesi yapmadan ve 7,3 milyar dolar kredi kaybını karşılamadan önce 1,6 milyar dolar kar etti.
Fransa'nın önde gelen bankalarından Natixis yılın ilk 3 ayında 1,84 milyar avro zarar ettiğini duyururken, ilk çeyrekte Royal Bank of Scotland (RBS) 1,29 milyar dolar, İsviçreli UBS 1,75 milyar dolar, Hollandalı bankacılık ve sigortacılık şirketi ING 793 milyon avro, Capital One Financial Corp da 120 milyon dolar zarar ettiğini bildirdi.

Japon Mitsubishi UFJ bankası 31 Mart'ta sona eren mali yıl itibariyle 2,6 milyar dolar zarar ederken, Belçikalı Fortis Bank 2008 bilançosunda 20,6 milyar avro zarar açıkladı.
Yurt dışında zarara karşın yılın ilk çeyreğinde kar elde eden bankalar da oldu. İlk çeyrekte Bank of America 2,81 milyar dolar, uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs 1,66 milyar dolar, Alman Deutsche Bank 1,2 milyar avro, Wells Fargo 3,05 milyar dolar, JP Morgan Chase 2,1 milyar dolar, BB&T 318 milyon dolar ve Keycorp 33 milyon dolar kar elde etti. İngiliz Barclays Bank'ın ilk çeyrek karı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artışla 1 milyar 250 milyon dolara çıktı.

TÜRK BANKALARINDA KARLAR ARTTI

Türkiye'de ise İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören 17 bankadan hiçbiri yılın ilk çeyreğinde zarar açıklamadı.
Türkiye Bankalar Birliğinden (TBB) derlenen verilere göre, yılın ilk 3 ayında 17 bankanın net karı önceki döneme kıyasla yüzde 23 artarak 2 milyar 940 milyon liradan 3 milyar 614 milyon liraya yükseldi.

Geçen yılın ilk çeyreğine göre bu yılın ilk 3 ayında 17 bankadan 13'ü karını artırırken, Akbank, Şekerbank, Türkiye Kalkınma Bankası ve Yapı Kredi Bankası'nın karları ise geriledi.Denizbank ve Finansbank bu yılın ilk çeyreğinde karını en çok artıran bankalar oldu.

Denizbank, karını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 292 artışla 71 milyon 579 bin liraya, Finansbank ise karını yüzde 291 artışla 297 milyon 90 bin liraya çıkardı.Bu yılın ilk çeyreğinde en fazla net kar elde eden banka, karını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 43 artırarak 650 milyon 763 bin liraya yükselten Garanti Bankası oldu. Garanti'yi net karı 618 milyon 167 bin lira olan Akbank izledi.Türkiye İş Bankası ilk 3 ayda 605 milyon 830 bin lira, Yapı Kredi ise 493 milyon 146 bin lira net kar elde etti.

“KAR ARTIŞINI ETKİLEYEN EN TEMEL UNSUR FAİZ ORANLARINDAKİ DÜŞÜŞ”

TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, yaptığı değerlendirmede, son yapılan düzenlemelerin ardından bankacılık sisteminin esasının sermaye ve risk ilişkisine dayandığını, bankaların alabilecekleri risklerle sermayeleri arasında ilişki kurulduğunu, bu risklerin sermaye yeterliliği oranına göre düzenlendiğini, sınırlandığını ya da değiştirildiğini anlattı.

Keskin, bankacılık sistemi açısından özkaynağın çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Özkaynağı büyüyen bir bankacılık sistemi daha fazla risk alabilir. Özkaynağı besleyen en önemli kanal; bankaların kar etmeleridir. Kar etmek gereklidir, ancak yeterli değildir. Bankacılık sisteminin aynı zamanda karlı da olması gerekir. Bu ikisi birbirinden çok farklıdır” şeklinde konuştu.
Bankacılık sisteminin karlılığını üstlendikleri riskleri karşılayan özkaynaklarıyla karşılaştırdıklarını, özkaynakların bir yandan risklerin sınırlanmasını, ölçüsünü belirlerken bir yandan da karlılıkla ilişkilendirilmek zorunda olduğunu belirten Keskin, sektörde özkaynak karlılığının bu yılın Mart ayında yüzde 16,1 olduğunu bildirdi.Keskin, şu görüşleri dile getirdi:

“Bu karlılığın yeterli olup olmadığına bakmak için ne ile karşılaştıracağız? Bununla riski en düşük kabul edilen Hazine bonosu ve devlet tahvilinin faiz oranlarını karşılaştırmalıyız. Mart ayında bir yıllık devlet tahvili getirisi ortalama yüzde 14 civarında. Demek ki 2 puan daha yukarıda. Kamu bankalarında yüzde 18,7, özel bankalarda yüzde 12,4 ve yabancı bankalarda yüzde 9,3 oranında yıllık karlılık var. Bu anlamda baktığınızda bankacılık sisteminin karlılığı ile devlet tahvilinin bir yıllık getirisi arasındaki marj aslında sadece bir grupta yukarıda, diğer gruplarda aşağıda.
”Karı etkileyen unsurlara da değinen Keskin, özkaynakları 88 milyar lira olan bankacılık sisteminin 66 milyar lira ile güçlü bir serbest özkaynağı bulunduğunu ve faiz oranlarının düştüğünü anımsatarak, “Şu anda banka sisteminin kar artışını etkileyen temel unsur faiz oranlarındaki düşüştür. Çünkü banka sisteminin bilançosundaki vade yapısında mevduat 3 ay vadeli, kredi ve menkul kıymetler ise ortalama bir yıl vadelidir. Faiz oranları yükseliyor olsaydı bugün bankacılık sisteminin karı muhtemelen azalıyor olacaktı” dedi.

Bankacılık sisteminin kambiyo zararlarının düştüğünü ve faiz oranlarının düşmesi nedeniyle bankaların sermaye piyasası karlarının arttığını vurgulayan Keskin, sektörün şu anda karşılaştığı en önemli riskin; ekonomideki hızlı küçülme olduğuna dikkati çekti. Ekonomideki hızlı küçülmenin her sektörden daha çok bankacılık sistemini ilgilendirdiğini dile getiren Keskin, şöyle devam etti:“Küçülen bir ekonomiye bankacılık sisteminin risk algısı daha farklı. O yüzden bankalar düşük faiz ortamını ve yüksek büyümeyi herkesten daha çok ister ve destekler.

Küçülen bir ekonomi bankacılık sistemi için neden risk yaratıyor? Bunun nedeni; bankacılık sisteminin bilançosunun yarısının krediden oluşmasıdır. Bu kredilerin dönmesi bankacılık sistemi, karın sürdürülebilir olması açısından çok önemlidir. Şu anda da bankacılık sisteminin sorunlu kredilerinde artış var.Bankalar faiz riski üstlenmiş durumda.
Faiz oranlarının düşüyor olmasından dolayı şu anda kar hacmini artırıyorlar ama tersine bir durum bankacılık sistemi açısından riskli bir ortam yaratır. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde bankacılık sisteminin kar artışının yılın kalan dönemlerinde ve orta dönemde sürdürülebilir olup olmadığına bakmamız lazım.

Bankacılık sistemi de, ekonomideki küçülmenin durması ve sorunlu kredilerle ilgili beklentinin iyileşmesini istiyor. Kar etmek gerekli ama yeterli değildir. Özkaynak karlılığı önemlidir. Bu karın sürdürülmesinin önünde ise zorluklar ve riskler var.

”DENİZBANK FİNANSAL HİZMETLER GRUBU BAŞKANI HAKAN ATEŞ
Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de Türk bankaları olarak bugün yıllardır uyguladıkları doğru stratejilerin ve basiretli bankacılığın meyvelerini topladıklarını belirterek, reel sektöre desteği her yıl arttırırken riskleri yaygınlaştırdıklarını, fonlama kaynaklarında döviz önemli yer tuttuğu halde direkt kur riski almadıklarını, bilançolar büyürken maliyetleri kontrol ettik ve daha verimli hale getirdiklerini anlattı.
Ateş, şunları kaydetti:
“Sermaye gücümüzü yüksek tuttuk. Bu sayede global krizin olumsuz etkilerini yönetebildik ve kamu otoritelerinden büyük destekler alan diğer ülkelerdeki bankalara göre daha iyi sonuçlar elde edebildik.

Para politikasının gevşemesi bankacılık sistemine bugün için destek vermiş olsa da bunun sebebinin ekonominin küçülüyor olması ve kredi kalitesinin hızla gerilemesi olduğuna dikkat edilmeli. Bankaların bugün yüksek gibi gözüken karlılıkları ancak kredi kalitesinin yönetilemeyecek düzeylerin ötesinde bozulmadığı durumda kalıcı olacak.DenizBank, dengeli ve güçlü bilanço yapısını koruyarak, konsolide aktiflerini 2008 sonuna göre yüzde 5, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 oranında yükseltti.
2008 yılında gerçekleştirdiği sermaye artırımı ile sektörün çok üzerinde büyüyen özkaynaklarını ise 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 6 oranında arttırdı. Özkaynak büyümesi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 ile sektör ortalamasının halen oldukça üzerinde. Sektörde kredilerin yatay seyrettiği 2009'un ilk çeyreğinde DenizBank'ın konsolide kredileri yüzde 6 büyüdü.

Bu büyüme müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda özellikle kurumsal, KOBİ ve tarım kredilerinde gerçekleşti. Bu sağlıklı büyümenin bir göstergesi olarak karımız da yükseldi. 2009 yılı sonuna kadar 450'ye çıkacak şube sayımızla birlikte bilançomuzda sağlıklı büyüme ve karlılığın devam edeceğini görüyoruz.”

“GEÇMİŞTEN ALINAN DERSLERİN PAYI BÜYÜK”

Deloitte Türkiye Denetim Ortağı ve Finansal Hizmetler Endüstri Lideri Sibel Türker de önceki dönemlere göre Türkiye'deki bankaların bu krize daha güçlü girdiğini, bunda da geçmişten alınan derslerin payının çok büyük olduğunu belirterek, Türker, şunları kaydetti:“Artık kredi portföylerinin önemli bir kısmını oluşturan ve gruba para aktarımına neden olan grup kredilerinin, açık pozisyondan kar beklentilerinin yerini daha temkinli yönetici hedefleri aldı.
Tüm bunlara rağmen kredi riski halihazırda bankacılar için en önemli risklerin başında geliyor. Sektör verilerine baktığımızda bu yılın ilk 4 ayında sorunlu kredilerde yıl sonuna göre yüzde 24 oranında artış olduğunu görüyoruz. Bu, 4 aylık bir zaman dilimi için oldukça ciddi bir artış. Canlı kredilerde yıl sonuna göre düşüş var.

Mevduattaki artış ise yüzde 1'in altında. Öte yandan halka açık şirketlerin ilk 3 aylık verileri ise reel sektörde karlılığın oldukça düştüğünü ve büyümenin geçen yılın aynı dönemine göre gerilediğini gösteriyor. Bu göstergelere göre reel sektörün önümüzdeki aylarda bankalardaki kredi riskini tetikleyeceğini düşünüyoruz.”

“FAİZLERİN İNMESİ DE BANKALARA KAR YAZDIRDI”

Borsa Yatırımcıları Derneği (BORYAD) Başkanı Ali Bahçuvan da Türkiye'deki bankacılık sektörünün, girdiği yeniden yapılanmanın ardından bu tür krizlere, şoklara karşı oldukça dayanıklı hale geldiğini, gerek aktif gerekse sermaye yeterliliği açısından gayet iyi durumda bulunduğunu, bu nedenle piyasanın kar beklentisinin yüksek olduğunu ifade etti.
Bahçuvan, “Faizlerin inmesi de bankalara kar yazdırdı. Bu da bankaların kar açıklamasında büyük bir etken. Yurt dışındaki bankaların karlılığının reel olduğunu bilemiyoruz. Çünkü özel kanunlarla elindeki değeri düşmüş varlıkları çeşitli şekillerde değeri yüksek gösterebiliyorlar. Fakat bu Türkiye için söz konusu değil. Yabancı bankaların karlılığı hala biraz kuşkulu.
Çünkü yabancı bankalarda hala batmış kredilerin ve batmış varlıkların tam anlamıyla bilançolara yansıdığını düşünmüyorum” şeklinde konuştu.Türkiye'deki bankalarda bilançoların daha net görülebildiğini ifade eden Bahçuvan, yabancı bankaların kar açıklamamasının; buradaki varlıkların tamamını bir şekilde göstermemiş olmasından kaynaklandığını ileri sürdü.
Bahçuvan, “Yani yabancı bankalar aktif kalitesi bozulmuş zehirli varlıkları ne derece bilançolarına kattılar, ne derece katmadılar? Ben orada kuşkuluyum. Orada Türkiye'deki gibi net bir tablo göremiyoruz” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder