29 Mayıs 2009 Cuma

Tedbir Paketlerinin Türkiye'ye Maliyeti

Krize karşı alınan 36 önlemin, 2008-2010 dönemindeki toplam maliyeti belirlendi. Kriz önlemlerinin yarısını da harcamayla ilgili tedbirler oluşturdu.
Krize karşı alınan 36 önlemin, 2008-2010 dönemindeki toplam maliyeti 54 milyar 371 milyon lira olarak belirlendi. Kriz önlemlerinin yarısını da harcamayla ilgili tedbirler oluşturdu.

AA muhabirinin Katılım Öncesi Ekonomik Program verilerinden yaptığı derlemeye göre, küresel finansal krizin Türkiye'yi de etkilemeye başlamasının ardından alınan önlemler, ''gelir önlemleri, harcama önlemleri ve bütçe üzerinde doğrudan veya hemen etkisi olmayan mali önlemler'' olarak nitelendirildi.

Krize dönük olarak 20 gelir, 11 harcama, 6 adet de bütçe üzerinde doğrudan veya hemen etkisi olmayan mali önlem alındı.

Varlık barışı, teşvik sistemi uygulamaları, özel tüketim vergisi (ÖTV), katma değer vergisi (KDV) ve harç indirimleri, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) kesintisinin düşürülmesi gibi gelir önlemlerinin 2008-2010 dönemindeki mali yükü 14 milyar 22 milyon lira olarak belirlendi. Gelir önlemleriyle en büyük katkı SSK işveren payındaki 5 puanlık indirimle sağlandı. Söz konusu düzenlemenin maliyeti, 3 milyar 358 milyon lirası 2009 yılı, 3 milyar 959 milyon lirası da 2010 yılına ait olmak üzere, 7 milyar 317 milyon lira oldu.

2,5 MİLYAR LİRALIK VERGİ İNDİRİMİ

Katma değer vergisi, özel tüketim vergisi ve tapu harçlarındaki 3 aylık indirimin toplam maliyeti de 2 milyar 736 milyon lira olarak hesaplandı.

Bunun 240 milyon lirasını hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan stopajın sıfıra düşürülmesi, 210 milyon lirasını internetteki ÖTV oranının yüzde 15'ten yüzde 5'e indirilmesi, 600 milyon lirasını motorlu taşıtlardan alınan ÖTV indirimi, 80 milyon lirasını beyaz eşyadaki ÖTV indirimi, 500 milyon lirasını 150 metre karenin üzerindeki konut satışlarındaki KDV indirimi, 200 milyon lirasını yeni işyeri satışlarındaki KDV indirimi, 200 milyon lirasını mobilyadaki KDV indirimi, 75 milyon lirasını bilgi teknoloji ürünlerindeki KDV indirimi, 150 milyon lirasını makine, teçhizat, ekipman alımlarındaki KDV indirimi, 481 milyon lirasını da tapu işlemlerindeki harç indirimi meydana getirdi.

Harcama önlemleri de 27 milyar 576 milyon liralık bir yekün tuttu. Harcama önlemlerindeki en büyük kalemi ise 8 milyar 711 milyon lira ile GAP, diğer altyapı projeleri ve sulama sistemleri için hükümetin 2008-2012 dönemindeki ilave kaynak olarak 19,4 milyar lirayı kullanması oluştururken, ikinci en büyük kalemi de 6 milyar 109 milyon lira ile memur maaşlarında yapılan artışlar oluşturdu. Kısa çalışma ödeneğinin yüzde 50 artırılması ve süresinin de 3 aydan 6 aya yükseltilmesinin maliyeti 1 milyar 529 milyon lira, merkezi hükümetten mahalli idarelere yapılan transferler de 5 milyar 589 milyon liralık bir maliyet ortaya çıkardı.

Bütçe üzerinde doğrudan veya hemen etkisi olmayan mali önlemlerin tahmini yükü ise 12 milyar 773 milyon lira olarak hesaplandı. Bunun 5,1 milyar lirası, ihracat reeskont kredileri limitinin 500 milyon dolardan 1 milyar dolara yükseltilmesiyle oluşurken, söz konusu düzenlemeyi 2 milyar 805 milyon lira ile Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından ihracatçı küçük ve orta boy işletmelere (KOBİ) sıfır faizli kredi imkanı tanınması, 1,7 milyar lirasını da Hazine Garanti Limiti düzenlemesi, 1,5 milyar lirasını da TOBB ile Halk Bankası arasında yapılan anlaşma ile KOBİ'lere düşük faizli kredi kullandırılması sağladı.

Tüketici Haklarında Yeni Dönem Baslıyor

Tüketici hakları yasa tasarı tükeci lehine önemli değişiklikler içeriyor.
Yasa tasarısına göre her bankanın ayrı olarak ücretlendirdiği kredi kartları konusuna çeki düzen verilecek.
Buna göre ücret üç yılda bir alınacak.
Ayrıca tüm bankalar için geçerli olan kredi kartı ücreti üst limiti belirlenecek. Bunu belirleme yetkisi de Merkez Bankasına verilecek.
Taslakta özellikle finansal hizmetler, haksız ticari uygulamalar, indirimli satışlar, ihtiyari garanti gibi alanlara ilişkin düzenlemeler dikkat çekiyor.
İmalatçının sorumluluğu, paket tur, devre tatil ve tüketici kredileri gibi alanlarda daha kapsamlı düzenlemeler getiriliyor.
Böylece Türk tüketicisi AB vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olacak tüketicinin üretici firma karşısında hak sınırları daha net çizilecek.
44 maddelik taslakta dikkat çeken önemli noktalar şöyle:

İNDİRİM KAMPANYALARINA YENİ DÜZENLEME
Taslak ile tekstil firmalarının indirim tarihleri belli oldu.
Bundan sonra firmalar 15 Ocak-1 Mart ile 15 Temmuz- 1 Eylül tarihleri arasında indirim kampanyası yapabilecekler.

İKİNCİ EL SATIŞLARDA YENİ DÖNEM
Otomobil, bilgisayar, cep telefonunda ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu en az 1 yıl olacak. Bu süre konut veya yazlık satışlarında 3 yıldan az olmayacak.
Ayıplı malda 30 günlük ihbar süresi 2 yıla çıkıyor.
Ayıplı malda satıcı ve imalatçı ayrı ayrı sorumlu olacak

KREDİDEN VAZGEÇME HAKKI
Tüketici, kredi sözleşmesinden 14 gün içinde vazgeçebilecek.
Tüketici kredilerinde faiz oranı sabit, değişken veya aynı kredi için her iki yönetem eses alınarak belirlenebilecek.

HAYAT SİGORTASI ZORUNLULUĞU KALKIYOR
Tüketici ve konut kredisi sözleşmelerinde hayat sigortası zorunluluğu kalkacak. İsteğe bağlı hale getirilecek.
Bankaları tüketiciyi kredi vermeden en az 1 gün önce sözleşmeyle ilgili ayrıntılı bilgi vermek zorunda olacak.
Kapıdan satış yapan firmaların sermayesi en az 50 bin lira olacak.
Devre tatil ve paket tur sözleşmeleri AB'ye uygun olarak yeniden düzenlenecek.
Sözleşmelerdeki haksız şartlar iptal edilebilecek.
Kullanma kullavuzları sadece kullanma kulavuzu değil ürün üzerindeki açıklayıcı bilgide de Türkçe olacak.
Örneğin otomobillerin gösterge ve kadranlarında yer alan yazılar Türkçe olacak.
Tüm radyo ve televizyon kuruluşlarında 07.00-23.00 saatleri arasında, haftada 2 dakikadan az olmamak üzere tüketiciyi eğitici program yapma zorunluluğu getirildi.
Her firma istediği şekilde tüketici ödülü veremeyecek. Ödül vermek için Bakanlıktan izin alınacak.
Tüketici sorunları hakem heyetlerinin bağlayıcı karar alma sınırı 937 TL'den 2 bin TL'ye çıkarılacak.

Tüketici Kredileri Geriledi

Mevduat bankalarının tüketici kredileri ve kredi kartları tutarı bir haftada yaklaşık 259,1 milyon lira azalarak 22 mayıs itibarıyla 115 milyar 36,6 milyon liradan 114 milyar 777,5 milyon liraya indi.


Bunun 81 milyar 969,9 milyon lirası tüketici kredilerinden, 32 milyar 807,5 milyon lirası da bireysel kredi kartlarından oluştu.

Tüketici kredileri 22 mayıs tarihi itibariyle 178,3 milyon lira artarak 81 milyar 969,9 milyon liraya çıktı. Tüketici kredileri 15 mayıs itibarıyla 81 milyar 791,6 milyon lira düzeyindeydi.

Merkez Bankası verilerine göre, tüketici kredileri kapsamında konut kredileri 37 milyar 903,1 bin lira, taşıt kredileri 4 milyar 644,8 milyon lira, diğer krediler 39 milyar 422 milyon lira olarak hesaplandı.

Tüketici kredilerinin yaklaşık 27,5 milyar lirası kamu bankaları, yaklaşık 36,1 milyar lirası özel bankalar ve 18,3 milyar lirası da yabancı bankaları içeriyor.

TL cinsinden bireysel kredi kartlarının kullanım tutarı ise 22 mayıs tarihi itibariyle 33 milyar 244,9 milyon liradan 32 milyar 807,5 milyon liraya geriledi.

TL cinsinden bireysel kredi kartlarının 11 milyar 480,5 milyon lirası taksitli, 21 milyar 288,9 milyon lirası taksitsiz kredi kartından oluştu.

Kredi Garanti Fonu Komisyondan Geçti

Kredi Garanti Fonuna Hazine desteği sağlayan yasa tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi.


Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, firmaların küresel mali kriz ile daralan finansman imkanlarının artırılması ve kredi sisteminin etkin şekilde işlemesine katkı sağlanması amaçlıyor.

Tasarıyla, firmalara kredi garantisi sağlamak üzere 1 milyar liraya kadar nakit kaynak aktarılacak ve/veya özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ihraç edilecek. İhraç edilecek özel tertip DİBS için Hazine Müsteşarlığı bütçesine tertip açmaya ve bu tertibe 1 milyar liraya kadar ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkili olacak.

Bankaların, bu sistemin etkin çalışmasına katkı sağlaması için düzenleme yapılan tasarıya göre, kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarında bankaların sahip oldukları paylar, Bankacılık Kanununun ''genel müdür ve yardımcıları'', ''krediler'', ''risk grubu'', ''dahil olunan risk grupları ve mensuplara kredi kullandırma koşulları'', ''karşılıklar ve teminatlar'', ''kredi sınırları'' ve ''ortaklık paylarına ilişkin sınırlamalarla'' ilgili hükümleri dikkate alınmayacak. Bankaların, bu kuruluşlara katkıda bulunmalarını teşvik edecek düzenlemeye göre, kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarında, pay sahibi olacak bankaların genel müdür veya yardımcıları yer alabilecek.

Ortaklık payları, kredi olarak sayılan işlemler arasında yer almayacak. Böylece söz konusu ortaklık payları için bankaların ilave bir maliyet üstlenilmesi önlenmiş olacak.

Nakit kaynak ve/veya özel tertip DİBS aktarılacak kredi garanti kurumları ile aktarılacak kaynağın kullandırılmasına ilişkin usul ve esasları, Bakanlar Kurulunca belirleyecek.

Tasarıya eklenen bir önergeyle, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürlüğünün 2009 yılı kampanya dönemi finansman açığının karşılanmasını teminen, Hazine müsteşarlığınca ikrazen özer tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilecek.

DAHA ZOR GÜNLER BİZİ BEKLİYOR

Bankaların ve sermaye çevrelerinin sebep olduğu krizden başından sonuna kadar yoksullar etkilenmeye devam ediyor. Merkez Bankası raporunda, hanehalkları açısından krizin daha zorlayıcı bir dönemine girileceği belirtildi
Merkez Bankası krizin hızla yayıldığı gibi hızla atlatılamayacağı ve tüketicilerin kredi kartı borçlarına dikkat etmesi gerektiği uyarısında bulundu. Hanehalkını zor günlerin beklediği vurgulandı. Hükümete de mali disiplin konusunda mesaj gönderen MB, yılda iki defa açıklanan Finansal İstikrar Raporu’nun birincisini yayımladı.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın imzasıyla yayımlanan raporda ekonomideki yavaşlama ve artan işsizliğe bağlı olarak, önümüzdeki dönemde hanehalkının yükümlülüklerini geri ödemede zorluklar yaşayabileceği belirtildi. Yurttaşların ihtiyaçları için kredi kartına yüklendiğine dikkat çekildi.

KREDİ KARTINA YÜKLENİLDİ
Bankaların ve sermaye çevrelerinin sebep olduğu krizin başından sonuna kadar yoksullar etkilenmeye devam ediyor. Merkez Bankası raporunda hanehalkları açısından krizin daha zorlayıcı bir dönemine girileceği belirtildi. Türkiye’de birçok ülkeye kıyasla hanehalkının durumunun görece iyi olduğunun belirtildiği raporda, “Ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve artan işsizlik oranına bağlı olarak, önümüzdeki dönemde hanehalkının yükümlülüklerini geri ödemede zorluklar yaşaması olasıdır” denildi.
Raporda ayrıca yine işsizlik, nakit sıkıntısı gibi sebeplerle kredi kartlarının daha yoğun kullanılmasının ve kredi kartı faizlerinin tüketici kredilerine göre daha yüksek olmasının hanehalkının kırılganlığını artırdığı da vurgulandı.

‘KRİZ KOLAY BİTMEZ, MALİ DİSİPLİNE DİKKAT’
Merkez Bankası raporunda krizin birikmiş sorunlar ve dengesizliklerden dolayı hızla açığa çıktığı ancak toparlanmanın bu kadar çabuk olmayacağı belirtildi. Raporda, cari açığın kısa vadede aşağı yönlü eğiliminin sürmesinin beklendiği görüşüne yer verildi.
Toparlanmanın küresel ölçekte ele alınması gerekliliğinin altının çizildiği raporda, “Küresel toparlanmanın sağlıklı ve kalıcı olabilmesi için krize karşı uygulanan politikalardan çıkış stratejisinin iyi tasarlanması gerektiği uluslararası platformlarda tartışılmaktadır. Bu sorun ülkemiz açısından da geçerli olup, orta ve uzun vadede mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal formlara hız kazandırılması önem arz etmektedir” denildi.

Kredi Kartı Müşterilerine İşsizlik Sigortası



Türkiye İş Bankası ve Anadolu Hayat Emeklilik, nakit, taşıt ve konut kredisi müşterilerine sunduğu İşsizlik Sigortası hizmetini, "Kredi Kartı Destek Sigortası (İşsizlik Sigortası)" ile kredi kartı müşterilerine de sunuyor.

İş Bankası kredi kartı sahiplerinin borçları, her ay yapılan harcamalar üzerinden ödenen prim tutarları ile teminat altında. Uygulama kapsamında işsizlik, yaşam kaybı, tam ve kalıcı sakatlık, geçici sakatlık veya hastaneye yatırılma sebebi ile iş göremezlik durumlarında kredi kartı borçları müşteri adına ödeniyor.

İş Bankası, Kredi Kartı Destek Sigortası (İşsizlik Sigortası) ile ücretli çalışan müşterilerinin işsiz kalmaları durumunda sigorta kapsamındaki kredi kartlarının, son hesap özeti borcunu, gelecek aylara ilişkin hesap özetinde bulunan taksitler dahil olmak üzere, teminat altına alıyor. Serbest meslek sahibi veya devlet memuru müşterilere de geçici sakatlık sebebi ile iş göremezlik halinde aynı teminat sağlanıyor.

Emekli olmakla birlikte tam süreli ve aralıksız çalışan müşteriler ise hastaneye yatırılma durumunda aynı teminattan yararlanabiliyor. Ayrıca yaşam kaybı, tam ve kalıcı sakatlık durumlarında da kredi kartı borcu ödeniyor.Uygulama kapsamında kredi kartı borçları kart başına 10 bin TL'ye kadar teminat altına alınıyor. Sigorta prim tutarı, hesap özeti borcunun yüzde 0,5'i (binde 5'i) olarak tahsil ediliyor. Ayrıca, gecikme faizi ve limit aşımı tutarları için 50 TL tutarında sabit teminat sağlanıyor. Kredi kartı borcu olmadığında ise herhangi bir prim ödemesi yapılmıyor.

Kredi Kartı Destek Sigortası (İşsizlik Sigortası) kapsamında, teminattan faydalanmak için müşterilerin, riskin gerçekleştiğini belgelendirerek Anadolu Hayat Emeklilik'e başvurması yeterli.

İş Bankası'ndan Dev Kredi Anlaşması


İş Bankası 570 milyon dolarlık sendikasyon kredi anlaşmasını imzaladı.İş Bankası, 14 ülkeden, 28 bankanın katılımıyla gerçekleşen ve ticaret finansmanında kullanılacak sendikasyon kredi anlaşmasını Londra’da imzalandı.

570 milyon dolar tutarındaki sendikasyon kredisinin, 255 milyon dolar ve 225,25 milyon Euro olarak iki ayrı kredi dilimi halinde, 1 yıl vadeli ve 1 yıl vade uzatma opsiyonlu olarak imzalandığı belirtildi.


TÜRK BANKALARI DAHA İYİ PERFORMANS GÖSTERİYOR


İş Bankası'na verilen krediyi koordine eden bankanın yetkilisi David Walker Smith, “Uluslararası piyasadaki olumsuzluğa rağmen Türk bankaları daha iyi bir performans gösteriyor. Bu anlaşma da bunun en güzel göstergesidir” dedi.


TÜRKİYE İYİ GİDİYOR


İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, “Büyük rakamlara ihtiyaç duymadık. Bu yıl kredi talebi zayıf olacak. Dünya piyasalarındaki olumsuzluğa rağmen Türkiye iyi gidiyor. Yakında buna benzer yeni bir sendikasyon anlaşması daha imzalanacak” diye konuştu.

Bankaların Kredi Vermesini Kolaylaştırıcı Tedbir Alacağız

Bankalar, krizin kendini hissettirdiği 2008 sonbaharından beri reel sektöre kredi kullandırmakta nazlanmakla eleştiriliyor. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankaların kredi kullandırmasını kolaylaştıracak tedbirler alma konusunda kararlı olduklarını söyledi.

Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) genel kurul toplantısında konuşan Babacan, "Bankacılık sektörünün aktif kalitesini bozmadan, özel kesime kaynak aktarmak için çaba sarf etmek, ekonomimiz ve ülkemiz açısından oldukça önemlidir. Bu noktada, bankaların kredi kullandırmasını kolaylaştıracak tedbirleri almakta kararlı olduğumuzu vurgulamak istiyorum." dedi.

Reel sektör ile bankaların 'et ve tırnak gibi olduğunu' ifade eden Babacan, krizin aşılması için iki sektör arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Babacan, "Kriz öncesi dönemde kredi kullanımında ve geri ödemesinde sıkıntı yaşamayan firmalara, bu dönemde de kredi sağlanmasının ekonomik aktiviteyi destekleyeceğini ve ülkemizin bu dönemi en az zararla atlatmasına yardımcı olacağını düşünüyorum." diye konuştu. Dünyada azalan talep ve güven kaybı yüzünden 2009'da küçülme, 2010'da ise ancak ılımlı bir büyüme gerçekleşeceğini kaydeden Ali Babacan, bankaların etkin risk yönetimi ile bu sıkıntıları aşacağına olan inancını dile getirdi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin ise konuşmasında bankaların kârlılığına dikkat çekti.

Bilgin, "2009 yılında bankaların kârlarının bir miktar azalacağını öngörsek de 2008'deki kâr düzeyini yakalayacağını hesaplıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Krize yüzde 18'lik sermaye yeterlilik rasyosu ile giren Türk bankaları, 2009'un ilk çeyreğinde toplamda 5,2 milyar lira kâr açıkladı. Bilgin, kredi kalitesindeki bozulma ihtimaline ve beklenmedik olumsuz gelişmelere karşın martta elde edilen rakamları ise tampon olarak gördüklerini kaydetti.
Tevfik Bilgin, kurlardaki değişim ve parite etkisi giderildiğinde bankacılığın kredili mevduat düzeyi bakımından 8 ay önceki halini koruma gayretinde olduğunu anlattı. TBB Başkanı Ersin Özince de, temkinli yönetim anlayışı ile yeniden yapılanma sayesinde bankacılık sektörünün daha sağlıklı ve şoklara daha dayanıklı hale geldiğini söyledi.

28 Mayıs 2009 Perşembe

İş Bankası'na Sendikasyon Kredisi



Türkiye İş Bankası, uluslararası mali piyasalardan, 570 milyon dolar tutarında sendikasyon kredisi sağladığını açıkladı.


İş Bankası tarafından yapılan açıklamada İş Bankası’nın, 14 ülkeden 28 bankanın katılımıyla gerçekleşen yaklaşık 570 milyon dolar tutarındaki sendikasyon kredisinin 255 milyon dolar ve 225,25 milyon euro olarak iki dilim halinde sağlandığı belirtilerek, kredinin bir yıl vadeli ve bir yıl uzatım opsiyonuna sahip olduğu kaydedildi.


Açıklamada, dış ticaretin finansmanında kullanılacak olan sendikasyon kredisinin en yüksek tutarla katılan bankalara ait bölümünün toplam maliyetinin Libor+yüzde 2,5 ve Euribor+yüzde 2,5 olarak gerçekleştiği ifade edildi.

Kredi Talebi Artınca Bankacılar Ümitlendi

Bankacılar, ihtiyaç kredisi talebinin arttığını bildirdi. Akbank Bireysel ve Şirket Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge, son dönemdeki olumlu yöndeki gelişmelerin umut verici olduğunu söyledi.

Diğer ülkelerin bankacılık sektörlerine göre Türkiye’nin çok daha iyi durumda olduğunu, ifade eden Tözge, “Bunun birinci nedeni bizim regülatörümüz olan BDDK sektörü çok iyi disipline ediyor. İkincisi ise diğer ülkelerde olan toksit aktif yani zehirli aktifin sektörümüzde bulunmaması.
Bunlardan dolayı sektörümüz minimum zararla krizi atlattı. Durgunluğun yılın son çeyreğinde etkisini yitireceğini bekliyoruz. 2010’un, hepimizin özlediği, tekrar pozitif ve renkli büyümeye geçeceğimiz bir dönem olacağına inanıyoruz” dedi.

BANKA KREDİ VERMEZSE OLMAZ

Bankaların kredi vermeme gibi durumunun söz konusu olmadığını ifade eden Tözge; “Çünkü kredi, birinci iştigal konumuz. Bankanın kredi vermemesi kuyumcunun altın satmaması gibi bir şey. Bu olmaz. Kriz, belirsizlik ve risklerin yükseldiği ortamda, bankaların çekincesi dolayısıyla artar.
Ama yavaş yavaş ortam açıldıkça, çekinceler azaldıkça, eski haline geleceğine inanıyorum şeklinde konuştu.” Tözge, ekonominin lokomotiflerinden konut sektöründe de kıpırdanma başladığını, mortgage sektörünün bu yıl az da olsa büyümeye başlayacağını dile getirdi.

Merkez Bankası'ndan Kredi Kartı Uyarısı



Takibe düşen kredi kartı borçları konusunda vatandaşlara çağrıda bulunan Merkez Bankası, tasarrufun önemine vurgu yaptı.


Finansal İstikrar Raporu'nu açıklayan para otoritesi, kredi kartı borcu uyarısında bulundu. Küresel mali krizle birlikte kredi kartı borçlarının arttığına dikkat çeken Banka, "Kredi kartı bakiyelerinin faize tabi kısmı artmaktadır. Kredi kartı faizlerinin tüketici kredilerine göre daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, bu durum hane halkının kırılganlığını arttırmaktadır." ifadelerini kullandı.


MB'nin raporunda küresel krizden çıkışın hemen olmayacağı belirtilerek, cari açığın aşağı yönlü hareketinin süreceği belirtildi. 2008 yılı son çeyreğinden itibaren azalma gösteren krediler portföyünde sınırlı da olsa bir toparlanma görüldüğünü kaydedilen raporda, bankacılık sektörünün krize rağmen sağlamlığına dikkat çekildi.

Artan kârlılık sayesinde bankaların özkaynak yapısının güçlendiğine işaret edilerek, "Yapılan senaryo analizleri, bankacılık sektörünün sermaye yapısının çeşitli şoklar sonucunda oluşabilecek zararları karşılayabilecek düzeyde olduğunu göstermektedir." denildi.


Raporun sonuç bölümünde finansal ve ekonomik istikrar içinde yeniden sürdürülebilir büyümeye geçiş için, Avrupa Birliği'ne uyum sürecinin devam ettirilmesine ve mali disiplinin sürdürülmesinin önemine değinildi.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

ANADOLUBANK KONUT KREDİSİ % 0,99 FAİZLE


Anadolubank başlattığı konut kredisi kampanyasında düşük taksitler ile ilk yıl için % 0,99 faiz oranı uygulanacak.

Anadolubank’ın ”Fırsat Konut Kredisi” olarak tanıttığı yeni konut kredisi ürününde ilk yıl için % 0,99 faiz oranı ve diğer yıllar içinde % 1,34 faiz oranı uygulayacağını açıkladı.


Anadolu adına açıklama yapan Anadolubank Perakende Bankacılık ve Hazine Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan,konut sahibi olmak ya da yatırım yapmak isteyenler için tam bir fırsat yarattıklarını ve ilk yıl uygulanacak faiz oranı ile daha düşük taksit ödeneceğini belirtti.


Anadolubank Fırsat Konut Kredisi 60 ay vadeye kadar kullandırılacaktır. Ekspertiz değerinin % 85’i için kullanılacak konut kredisinde kefil istenmektedir. Ekspertiz değerinin % 50’si kadar kredi kullanımında ise kefil istenmemektedir..

Ayrıca başka bankada ki konut kredisini transfer etmek istediğinizde de Fırsat konut Kredisi ürününden yararlanma imkanı sunuluyor.

Bankalar Neden Kredi Veremiyor?



Hem Hükümet hem iş adamları, bankaları sanayiciye ve esnafa kredi vermemekle suçluyor. Peki gerçekten bankalar müşterilerin kredi taleplerini geri mi çeviriyor veya mevcut kredileri vadesi geldiğinde yenilemiyor mu?Bankalar topladıkları mevduatı, sanayiciye, tüccara, esnafa ve tüketicilere kredi olarak verir.


Mevduatı toplarken belli bir faiz öder, kredi kullanandan da mevduat faizinin üzerinde faiz alır. Dolayısıyla bankalar, para arz eden ile para talep eden arasında bir köprü görevi kurar ve belli miktarda kâr elde eder. Ancak mevduat kısa vadede toplandığı için, bankaların yurtdışından uzun vadeli finansman da alarak, bunu krediye dönüştürmesi gerekir.


Yoksa kısa vadeli mevduatı işadamlarına veya tüketiciye daha uzun vadeyle veremez...Şu anda global bir krizin içindeyiz. Bankaların yurtdışından orta veya uzun vadeli finansman temin etmeleri neredeyse imkânsız. Mevcut yurtdışı krediler de vadesi geldiğinde ya uzatılmıyor, ya da bir miktarı, o da daha pahalıya yenileniyor. Dolayısıyla bankaların kaynak sıkıntısı var, bulduğu kaynak da daha pahalı. Dolayısıyla bu kısıtlı kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirmek isteyeceklerdir.

Bankaların elindeki kaynağı mutlaka bir yere ‘plase’ etmesi yani kredi vermesi lazımdır. Aksi takdirde mevcut kaynağı elinde patlar ve zarar eder. Hiçbir banka elinde kaynak tutmaz ve kaynağı krediye dönüştürmek ister.Başbakan Erdoğan neden bankaları sanayiciye kredi vermemekle suçluyor? Çünkü kriz döneminde bankalar ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Kaynağını aktardığı müşterisinden parayı geri vereceğini garanti etmesini ister. Yani sağlam müşteriye verir. Yok mevcut kaynağı her isteyene aktarırsa ve o paralar geri dönmezse banka batar. Onun için bankalar, özellikle kriz dönemlerinde daha seçici davranır. Dolayısıyla her talep edene kredi vermez, müşteri seçer. Bu, dünyanın her yerinde böyledir.


***


Kaldı ki, bankalar mevcut kaynağının önemli bölümünü daha garantili gördüğü devletin hazinesine satıyor. Nasıl olsa devletin borca ihtiyacı var, hem yüksek faiz veriyor, hem de geri dönmeme ihtimali yok. O yüzden, Sayın Başbakan bankaları suçlamamalı. Önce kendisi devlet olarak bankalardan para talep etmesin ki, bankalar elindeki kaynağı o zaman mecburen talep eden sanayici, tüccar, esnaf ve tüketiciye, hem de daha ucuza versin.


Hükümet olarak bankalardan borçlanma talebinde bulunacak ve bankaların kredi olarak satması gereken kaynağı toplayacaksın, sonra da çıkıp bankalar işadamlarına kredi vermiyor diyeceksin, bu haksızlık olur. Gerçekten sayın Başbakan işadamlarımızın finansman ihtiyacının bankalar tarafından karşılanmasını istiyor ise -ki istiyor- o zaman devlet olarak bankaların elindeki o kaynağı toplamasın ki, bankalar o kaynağı işadamlarına kredi olarak versin.


Devletin bankalardaki kaynağa ve üstelik daha yüksek faizle borçlanmaya ihtiyacı olduğu sürece, bankalar bu yağlı müşteriyi bırakıp, daha riskli kredi verme yolunu seçmez.

K Kartı Faizlerini Yeniden Yapılandırmak Çözüm Değildir

Her gün bir başka televizyon ana haberinde kredi kartları mağdurları ile ilgili haber yapılmakta, kredi kartı kullanıcılarının mağduriyetinden bahsedilmektedir. Çözüm olarak ta, kredi kartı faizlerinin yeniden yapılandırılması ve kredi kartı faiz indirimleri önerilmektedir.

Bu öneriler tam anlamıyla pansuman tedbirleridir. Köklü çözüm en zor çözümdür her zaman. O da eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarıdır. Kredi kartının inanılmaz avantajlı bir teknoloji iken, bilinçsiz ellerde insanın maddi ve manevi hayatını bitiren intiharlara sürükleyen bir teknolojiye dönüşebileceğini iyice vurgulamak gerek.
Maaşına/ gelirine bakmaksızın alınan kredi kartları ve belirlenen kredi kartı limitleri kişileri ölümcül bunalımlara sokmaktadır. Buna bankaların allayıp pullayıp sundukları düşük faiz adı altındaki tüketici kredilerini de ilave etmek gerekmektedir.

İnsanoğlu bedavaya meyillidir doğal olarak. Kredi kartı ve tüketici kredileri bu bağlamda psikolojik olarak, bedava para etkisi yapmakta bu da bireysel tüketimi fütürsuzca körüklemekte. Böylece tüketim toplumuna mut’i neferlerce hizmet edilmektedir. Hizmet edilenler ise, o kredi ve kredi kartı faizleriyle semiren sermaye devleridir.

Sıcak paranın cazibesine kapılan tüketiciler çok uzun vadeli kredilere mahkum olmakta, bedava alışverişle uyuşanlar ise, plastik banka kartlarının çipleri altında ezilmektedir. Küresel ekonomik güçler ise, gelecek beş yılını hatta on yılını yüklü taksiter altında geçirmeye mahkum olanların feryatlarıyla kendileri için çok daha karlı yeni para satışlarının planını yapmaktadırlar.

ÇÖZÜM:

Acilen, devlet, (hükümet) kitle iletim ve/veya iletişim araçlarıyla tüketici bilincini geliştirici eğitim sürecine girmelidir. Bu eğitim süreci, bütün Türkiye’de kitleler üzerinde yaygın olarak uygulanmalıdır. Bu konuda ilk ve orta öğretim okulları kullanılmalıdır. Tüketici bilinci oluşturulmadığı sürece insanlarımız,

- Kredi Faizleri ve kredi kartları faizleri sarmalından kurtulamayacaktır,
- Kaliteyi ucuza alamayacaktır,
- Yerli malı ürünleri tercih etmede tepkisiz kalacaktır,
- Hijyenik ürünleri tercih edemeyecektir,
- Konvansiyonel gıdalarda kanserojen etkilerin ciddiyetini algılayamayacaktır,
- Bilinçli alışveriş için piyasa hakkında tam bilgiye sahip olmanın önemini algılayamayacaktır,
- Ürün tercihlerinde alternatif tüketim mamullerinin düz veya çaprazlama karşılaştırmasını yapamayacaktır,
- Tüketim mamullerinde fiyattan ve kaliteden ödün vermeksizin çevreye duyarlı ürünlerin tercihinde duyarlı olmayacaktır.

Hasılı bu olumsuz faktörleri içeren maddeleri artırabiliriz. Kitlesel tüketici bilinci eğitimiyle bu eksiler ulusal bazda tamamıyla artıya dönüşecektir. Ortaya çıkacak katma değer ise, “çarpan etkisi” ile hızla geometrik olarak büyüyecektir.

Kredi Karti Borçlarinda Kötü Haber

Krizin etkisini artırdığı 2008 ekim sonundan bu yana kredi hacmi daralan bankaların, batık kredileri ise yüzde 60 arttı.
Batık kredi oranı yüzde 5,5'a çıkarken bu oran kredi kartında yüzde 9,5 oldu.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve reel sektör tarafından, kredi vermemek ve yüksek kâr etmekle suçlanan bankalar, verdikleri kredileri tahsil etmekte zorlanıyor.
Küresel krizin etkisini artırdığı Ekim 2008 sonundan 15 Mayıs'a kadar geçen sürede bankaların batık kredi oranı yüzde 3,3'ten yüzde 5,5'e fırladı.
Bu dönemde tüketici kredilerindeki batık oranı yüzde 1,9'dan 3,3'e, kredi kartında batık oranı yüzde 6,5'ten yüzde 9,5'a, taksitli ticari kredilerdeki batık oranı ise yüzde 3,8'den yüzde 7'ye çıktı.

Tüketici, kredi kartı ve taksitli ticari kredilerde batık tutarı 6.5 ay içinde yüzde 60,5 oranında artarak 8.4 milyar liraya fırlarken bu tutar kamu bankalarında yüzde 53,2 artarak 1.1 milyar liraya, özel bankalarda yüzde 61 artarak 5 milyar 166 milyon liraya, yabancı bankalarda ise yüzde 63,4 artarak 2 milyar 141 milyon liraya ulaştı.

Kamular frene basmadı.

Bankaların tüketici, kredi kartı ve taksitli ticari kredilerden oluşan kredi portföyü 31 Ekim 2008'den 15 Mayıs'a kadar geçen sürede yüzde 2,5 oranında azalarak 150.6 milyar liraya indi. Bu dönemde kamu bankalarının kredi hacmi yüzde 4,4 artarak 35.7 milyar liraya çıkarken özel bankaların kredi hacmi ise yüzde 6 azalarak 80.8 milyar liraya indi. Yabancı bankaların kredi hacmindeki daralma ise yüzde 0,6'da kaldı.

Tüketici kredilerinin yüzde 1,6 oranında azalarak 81.8 milyar liraya gerilediği 6.5 aylık dönemde, kamu bankalarının tüketici kredileri yüzde 7,2 arttı. Özel bankaların tüketici kredileri yüzde 6,5, yabancı bankaların ise yüzde 2,8 daraldı.Bankaların kredi kartı alacakları yüzde 2,8 artarak 33.2 milyar liraya çıkarken kamu bankalarının kredi kartı alacakları yüzde 17, özel bankaların yüzde 0,3, yabancı bankaların ise yüzde 7,2 arttı. Bankaların taksitli ticari kredilerinin yüzde 9,1 oranında daralarak 35.6 milyar liraya düştüğü 6.5 ay içinde, kamu bankalarının söz konusu kredileri yüzde 8,7, özel bankaların yüzde 11,2, yabancı bankaların ise yüzde 3,1 daraldı.

Tüketici kredileri dönmüyor.

Bankaların tasfiye olunacak tüketici kredileri yüzde 69,4 oranında artarak 2.7 milyar liraya çıktı. Kamu bankalarının batık tüketici kredileri yüzde 75,5 oranında artarak 411 milyon liraya çıkarken özel bankaların batık tüketici kredileri yüzde 65,8, yabancı bankalarınki ise yüzde 73,4 arttı.
Bankaların kredi kartındaki batıkları yüzde 49,8 artarak 3 milyar 185 milyon liraya ulaşırken bu oran kamu bankalarında yüzde 31, özel bankalarda yüzde 53, yabancı bankalarda ise yüzde 46 oldu. Bankaların batık taksitli ticari kredileri de yüzde 65,9 oranında artarak 2.5 milyar lirayı aşarken kamu bankalarının söz konusu kredilerdeki batık tutarı yüzde 46, özel bankaların yüzde 67, yabancı bankalarınki ise yüzde 94,7 yükseldi.

Batık oranı yükseliyor.

Bankaların batık kredilerinin toplam kredilere oranı yüzde 3,3'ten yüzde 5,5'e çıktı. Bu oran kamu bankalarında yüzde 2'den yüzde 3'e, özel bankalardan yüzde 3,7'den 6,4'e, yabancı bankalarda ise yüzde 3,8'den yüzde 6,2'ye yükseldi. Tüketici kredilerinde batık oranı yüzde 1,9'dan yüzde 3,3'e çıkarken, bu oran özel bankalarda yüzde 2,3'ten yüzde 4,1'e, kamu bankalarında yüzde 0,9'dan yüzde 1,5'e, yabancı bankalarda ise yüzde 2,4'ten yüzde 4,3'e çıktı.
Kredi kartındaki batık oranı ise sektör genelinde yüzde 6,5'ten yüzde 9,5'e çıkarken yabancı bankalarda bu oran yüzde 8,4'ten yüzde 11,5'e fırladı. Özel bankaların kredi kartlarındaki batık oranı yüzde 5,9'dan yüzde 9'a çıkarken, kamu bankalarında bu oran yüzde 7,1'den yüzde 8'e çıktı.
Taksitli ticari kredilerdeki batık oranı da yüzde 3,8'den yüzde 7'ye çıktı. Bu oran kamu bankalarında yüzde 5,2'den yüzde 8,3'e, özel bankalarda 3,8'den 7,3'e, yabancı bankalarda ise yüzde 2,5'ten yüzde 5,1'e fırladı.

26 Mayıs 2009 Salı

Halkbank'tan KOBİ'lere Yeni Kredi


Türkiye Halk Bankası A.Ş, KOBİ'lerin yatırım ve işletme sermayesi ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla 300 milyon avro tutarlı bir kredi programının müzakere edildiğini açıkladı.


Halk Bankası'ndan İMKB'ye yapılan açıklamada, Avrupa Yatırım Bankası ile KOBİ'lerin yatırım ve işletme sermayesi ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla 300 milyon avro (yaklaşık 390 milyon dolar) tutarlı bir kredi programının müzakere edildiği belirtilerek, anlaşma tutarı olan 300 milyon avronun, 2 ayrı dilim halinde müşterilere kullandırılacağı kaydedildi.


Açıklamada, kredi anlaşma tarihinin 8 Haziran 2009 olarak belirlendiği ifade edilerek, anlaşma taslağında belirlenen vadenin 3 yıl anapara ödemesiz dönemli 8 yıl olduğu vurgulandı.


Kredinin kesinleşmiş vadesi, maliyeti ve müşterilere kullandırım koşullarının anlaşma metninin kesinleşmesini takiben ayrıca bildirileceği duyuruldu.

Türk Bankaları Krize Direndi.

Dünyayı etkisi altına alan küresel kriz yurt dışında finans sektörünün büyük zorluklar yaşamasına neden olurken, Türkiye'de ise ilk çeyrek sonuçları finans sektörünün krizden “çok da” etkilenmediğini gösteriyor.

Kriz, başta ABD ve Avrupa olmak üzere yurt dışındaki bazı büyük bankaların karında 2008 ve bu yılın son çeyreğinde ciddi oranlarda azalmaya neden oldu. El konulan, iflas eden, ilave kaynağa ihtiyaç duyan, satılan veya zarar eden yurt dışı bankalara karşın Türk bankaları “önemli” kar rakamlarına ulaştı.

Yılın ilk 3 ayında yurt dışında zarar açıklayan yabancı bankaların Türkiye'deki temsilcilikleri de kar elde etti. Yurt dışında bazı bankaların elde ettiği zararlar yöneticilerini ise zor durumda bıraktı.

Bir süre önce açıklanan ABD bankacılık dayanıklılık testi sonuçları ülkede finans sektörünün içinde bulunduğu zorluklara işaret ederken, ABD'nin önde gelen finans kuruluşları için uygulanan stres testine göre belli başlı bankalar için 74,6 milyar dolarlık mali yardım veya sermaye artırımı gerektiği belirtilmişti.
ABD'de gerçekleştirilen bankacılık dayanıklılık testi sonuçlarına göre, Amerikan ekonomisindeki durgunluğun derinleşmesi halinde teste tabi tutulan 19 bankanın 2009 ve 2010 yıllarında toplam kaybının 600 milyarı bulabileceğine dikkat çekilmişti.
ABD'nin 158 yıllık yatırım bankası Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflas bayrağını çekmesi mali krizi tetiklemişti. Aynı gün diğer yatırım bankası Merrill Lynch'e el konulmuş ve Bank Of America, bu bankayı satın alacağını açıklamıştı.

YURT DIŞINDA BANKALARIN KARLARI ERİDİ

ABD'li Citigroup, bu yılın ilk çeyreğinde 966 milyon dolar (hisse başına 18 sent) zarar ettiğini açıklamıştı. Ancak banka, imtiyazlı hisselere 2,7 milyar dolar temettü ödemesi yapmadan ve 7,3 milyar dolar kredi kaybını karşılamadan önce 1,6 milyar dolar kar etti.
Fransa'nın önde gelen bankalarından Natixis yılın ilk 3 ayında 1,84 milyar avro zarar ettiğini duyururken, ilk çeyrekte Royal Bank of Scotland (RBS) 1,29 milyar dolar, İsviçreli UBS 1,75 milyar dolar, Hollandalı bankacılık ve sigortacılık şirketi ING 793 milyon avro, Capital One Financial Corp da 120 milyon dolar zarar ettiğini bildirdi.

Japon Mitsubishi UFJ bankası 31 Mart'ta sona eren mali yıl itibariyle 2,6 milyar dolar zarar ederken, Belçikalı Fortis Bank 2008 bilançosunda 20,6 milyar avro zarar açıkladı.
Yurt dışında zarara karşın yılın ilk çeyreğinde kar elde eden bankalar da oldu. İlk çeyrekte Bank of America 2,81 milyar dolar, uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs 1,66 milyar dolar, Alman Deutsche Bank 1,2 milyar avro, Wells Fargo 3,05 milyar dolar, JP Morgan Chase 2,1 milyar dolar, BB&T 318 milyon dolar ve Keycorp 33 milyon dolar kar elde etti. İngiliz Barclays Bank'ın ilk çeyrek karı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artışla 1 milyar 250 milyon dolara çıktı.

TÜRK BANKALARINDA KARLAR ARTTI

Türkiye'de ise İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören 17 bankadan hiçbiri yılın ilk çeyreğinde zarar açıklamadı.
Türkiye Bankalar Birliğinden (TBB) derlenen verilere göre, yılın ilk 3 ayında 17 bankanın net karı önceki döneme kıyasla yüzde 23 artarak 2 milyar 940 milyon liradan 3 milyar 614 milyon liraya yükseldi.

Geçen yılın ilk çeyreğine göre bu yılın ilk 3 ayında 17 bankadan 13'ü karını artırırken, Akbank, Şekerbank, Türkiye Kalkınma Bankası ve Yapı Kredi Bankası'nın karları ise geriledi.Denizbank ve Finansbank bu yılın ilk çeyreğinde karını en çok artıran bankalar oldu.

Denizbank, karını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 292 artışla 71 milyon 579 bin liraya, Finansbank ise karını yüzde 291 artışla 297 milyon 90 bin liraya çıkardı.Bu yılın ilk çeyreğinde en fazla net kar elde eden banka, karını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 43 artırarak 650 milyon 763 bin liraya yükselten Garanti Bankası oldu. Garanti'yi net karı 618 milyon 167 bin lira olan Akbank izledi.Türkiye İş Bankası ilk 3 ayda 605 milyon 830 bin lira, Yapı Kredi ise 493 milyon 146 bin lira net kar elde etti.

“KAR ARTIŞINI ETKİLEYEN EN TEMEL UNSUR FAİZ ORANLARINDAKİ DÜŞÜŞ”

TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, yaptığı değerlendirmede, son yapılan düzenlemelerin ardından bankacılık sisteminin esasının sermaye ve risk ilişkisine dayandığını, bankaların alabilecekleri risklerle sermayeleri arasında ilişki kurulduğunu, bu risklerin sermaye yeterliliği oranına göre düzenlendiğini, sınırlandığını ya da değiştirildiğini anlattı.

Keskin, bankacılık sistemi açısından özkaynağın çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Özkaynağı büyüyen bir bankacılık sistemi daha fazla risk alabilir. Özkaynağı besleyen en önemli kanal; bankaların kar etmeleridir. Kar etmek gereklidir, ancak yeterli değildir. Bankacılık sisteminin aynı zamanda karlı da olması gerekir. Bu ikisi birbirinden çok farklıdır” şeklinde konuştu.
Bankacılık sisteminin karlılığını üstlendikleri riskleri karşılayan özkaynaklarıyla karşılaştırdıklarını, özkaynakların bir yandan risklerin sınırlanmasını, ölçüsünü belirlerken bir yandan da karlılıkla ilişkilendirilmek zorunda olduğunu belirten Keskin, sektörde özkaynak karlılığının bu yılın Mart ayında yüzde 16,1 olduğunu bildirdi.Keskin, şu görüşleri dile getirdi:

“Bu karlılığın yeterli olup olmadığına bakmak için ne ile karşılaştıracağız? Bununla riski en düşük kabul edilen Hazine bonosu ve devlet tahvilinin faiz oranlarını karşılaştırmalıyız. Mart ayında bir yıllık devlet tahvili getirisi ortalama yüzde 14 civarında. Demek ki 2 puan daha yukarıda. Kamu bankalarında yüzde 18,7, özel bankalarda yüzde 12,4 ve yabancı bankalarda yüzde 9,3 oranında yıllık karlılık var. Bu anlamda baktığınızda bankacılık sisteminin karlılığı ile devlet tahvilinin bir yıllık getirisi arasındaki marj aslında sadece bir grupta yukarıda, diğer gruplarda aşağıda.
”Karı etkileyen unsurlara da değinen Keskin, özkaynakları 88 milyar lira olan bankacılık sisteminin 66 milyar lira ile güçlü bir serbest özkaynağı bulunduğunu ve faiz oranlarının düştüğünü anımsatarak, “Şu anda banka sisteminin kar artışını etkileyen temel unsur faiz oranlarındaki düşüştür. Çünkü banka sisteminin bilançosundaki vade yapısında mevduat 3 ay vadeli, kredi ve menkul kıymetler ise ortalama bir yıl vadelidir. Faiz oranları yükseliyor olsaydı bugün bankacılık sisteminin karı muhtemelen azalıyor olacaktı” dedi.

Bankacılık sisteminin kambiyo zararlarının düştüğünü ve faiz oranlarının düşmesi nedeniyle bankaların sermaye piyasası karlarının arttığını vurgulayan Keskin, sektörün şu anda karşılaştığı en önemli riskin; ekonomideki hızlı küçülme olduğuna dikkati çekti. Ekonomideki hızlı küçülmenin her sektörden daha çok bankacılık sistemini ilgilendirdiğini dile getiren Keskin, şöyle devam etti:“Küçülen bir ekonomiye bankacılık sisteminin risk algısı daha farklı. O yüzden bankalar düşük faiz ortamını ve yüksek büyümeyi herkesten daha çok ister ve destekler.

Küçülen bir ekonomi bankacılık sistemi için neden risk yaratıyor? Bunun nedeni; bankacılık sisteminin bilançosunun yarısının krediden oluşmasıdır. Bu kredilerin dönmesi bankacılık sistemi, karın sürdürülebilir olması açısından çok önemlidir. Şu anda da bankacılık sisteminin sorunlu kredilerinde artış var.Bankalar faiz riski üstlenmiş durumda.
Faiz oranlarının düşüyor olmasından dolayı şu anda kar hacmini artırıyorlar ama tersine bir durum bankacılık sistemi açısından riskli bir ortam yaratır. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde bankacılık sisteminin kar artışının yılın kalan dönemlerinde ve orta dönemde sürdürülebilir olup olmadığına bakmamız lazım.

Bankacılık sistemi de, ekonomideki küçülmenin durması ve sorunlu kredilerle ilgili beklentinin iyileşmesini istiyor. Kar etmek gerekli ama yeterli değildir. Özkaynak karlılığı önemlidir. Bu karın sürdürülmesinin önünde ise zorluklar ve riskler var.

”DENİZBANK FİNANSAL HİZMETLER GRUBU BAŞKANI HAKAN ATEŞ
Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de Türk bankaları olarak bugün yıllardır uyguladıkları doğru stratejilerin ve basiretli bankacılığın meyvelerini topladıklarını belirterek, reel sektöre desteği her yıl arttırırken riskleri yaygınlaştırdıklarını, fonlama kaynaklarında döviz önemli yer tuttuğu halde direkt kur riski almadıklarını, bilançolar büyürken maliyetleri kontrol ettik ve daha verimli hale getirdiklerini anlattı.
Ateş, şunları kaydetti:
“Sermaye gücümüzü yüksek tuttuk. Bu sayede global krizin olumsuz etkilerini yönetebildik ve kamu otoritelerinden büyük destekler alan diğer ülkelerdeki bankalara göre daha iyi sonuçlar elde edebildik.

Para politikasının gevşemesi bankacılık sistemine bugün için destek vermiş olsa da bunun sebebinin ekonominin küçülüyor olması ve kredi kalitesinin hızla gerilemesi olduğuna dikkat edilmeli. Bankaların bugün yüksek gibi gözüken karlılıkları ancak kredi kalitesinin yönetilemeyecek düzeylerin ötesinde bozulmadığı durumda kalıcı olacak.DenizBank, dengeli ve güçlü bilanço yapısını koruyarak, konsolide aktiflerini 2008 sonuna göre yüzde 5, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 oranında yükseltti.
2008 yılında gerçekleştirdiği sermaye artırımı ile sektörün çok üzerinde büyüyen özkaynaklarını ise 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 6 oranında arttırdı. Özkaynak büyümesi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 ile sektör ortalamasının halen oldukça üzerinde. Sektörde kredilerin yatay seyrettiği 2009'un ilk çeyreğinde DenizBank'ın konsolide kredileri yüzde 6 büyüdü.

Bu büyüme müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda özellikle kurumsal, KOBİ ve tarım kredilerinde gerçekleşti. Bu sağlıklı büyümenin bir göstergesi olarak karımız da yükseldi. 2009 yılı sonuna kadar 450'ye çıkacak şube sayımızla birlikte bilançomuzda sağlıklı büyüme ve karlılığın devam edeceğini görüyoruz.”

“GEÇMİŞTEN ALINAN DERSLERİN PAYI BÜYÜK”

Deloitte Türkiye Denetim Ortağı ve Finansal Hizmetler Endüstri Lideri Sibel Türker de önceki dönemlere göre Türkiye'deki bankaların bu krize daha güçlü girdiğini, bunda da geçmişten alınan derslerin payının çok büyük olduğunu belirterek, Türker, şunları kaydetti:“Artık kredi portföylerinin önemli bir kısmını oluşturan ve gruba para aktarımına neden olan grup kredilerinin, açık pozisyondan kar beklentilerinin yerini daha temkinli yönetici hedefleri aldı.
Tüm bunlara rağmen kredi riski halihazırda bankacılar için en önemli risklerin başında geliyor. Sektör verilerine baktığımızda bu yılın ilk 4 ayında sorunlu kredilerde yıl sonuna göre yüzde 24 oranında artış olduğunu görüyoruz. Bu, 4 aylık bir zaman dilimi için oldukça ciddi bir artış. Canlı kredilerde yıl sonuna göre düşüş var.

Mevduattaki artış ise yüzde 1'in altında. Öte yandan halka açık şirketlerin ilk 3 aylık verileri ise reel sektörde karlılığın oldukça düştüğünü ve büyümenin geçen yılın aynı dönemine göre gerilediğini gösteriyor. Bu göstergelere göre reel sektörün önümüzdeki aylarda bankalardaki kredi riskini tetikleyeceğini düşünüyoruz.”

“FAİZLERİN İNMESİ DE BANKALARA KAR YAZDIRDI”

Borsa Yatırımcıları Derneği (BORYAD) Başkanı Ali Bahçuvan da Türkiye'deki bankacılık sektörünün, girdiği yeniden yapılanmanın ardından bu tür krizlere, şoklara karşı oldukça dayanıklı hale geldiğini, gerek aktif gerekse sermaye yeterliliği açısından gayet iyi durumda bulunduğunu, bu nedenle piyasanın kar beklentisinin yüksek olduğunu ifade etti.
Bahçuvan, “Faizlerin inmesi de bankalara kar yazdırdı. Bu da bankaların kar açıklamasında büyük bir etken. Yurt dışındaki bankaların karlılığının reel olduğunu bilemiyoruz. Çünkü özel kanunlarla elindeki değeri düşmüş varlıkları çeşitli şekillerde değeri yüksek gösterebiliyorlar. Fakat bu Türkiye için söz konusu değil. Yabancı bankaların karlılığı hala biraz kuşkulu.
Çünkü yabancı bankalarda hala batmış kredilerin ve batmış varlıkların tam anlamıyla bilançolara yansıdığını düşünmüyorum” şeklinde konuştu.Türkiye'deki bankalarda bilançoların daha net görülebildiğini ifade eden Bahçuvan, yabancı bankaların kar açıklamamasının; buradaki varlıkların tamamını bir şekilde göstermemiş olmasından kaynaklandığını ileri sürdü.
Bahçuvan, “Yani yabancı bankalar aktif kalitesi bozulmuş zehirli varlıkları ne derece bilançolarına kattılar, ne derece katmadılar? Ben orada kuşkuluyum. Orada Türkiye'deki gibi net bir tablo göremiyoruz” dedi.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Merkez Bankası Faizi 1 Puan Düşürdü.


Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı sona erdi. Kurul Gecelik faiz oranlarını yüzde 10.5'e indirdi.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, Bankanın uyguladığı kısa vadeli faiz oranlarını 1 puan indirdi.
Merkez Bankasından yapılan açıklamaya göre Banka, gecelik borçlanma faiz oranını yüzde 11,50'den yüzde 10,50'ye, borç verme faiz oranını da yüzde 14'den yüzde 13'e çekti.
Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasasında saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 7,5'den yüzde 6,5'e, borç verme faiz oranı ise yüzde 17'den yüzde 16'ya düşürüldü.
Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanı faiz oranı da yüzde 13'den yüzde 12'ye indirildi.


-PARA POLİTİKASI KURULU AÇIKLAMASI


Son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın sürdüğüne işaret edilen Para Politikası Kurulu açıklamasında, uluslararası kredi piyasalarındaki sorunların devam ettiği ve küresel büyümeye ilişkin tahminlerin aşağı yönlü güncellendiğine dikkati çekildi.
Bu çerçevede iktisadi faaliyetteki toparlanmanın zaman alacağı ve enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıların süreceğinin düşünüldüğü belirtilen açıklamada, ayrıca, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki birikimli düşüşlerin enflasyon üzerindeki olumlu etkilerinin devam ettiği, enflasyonun, Mart ayında işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı artış nedeniyle geçici olarak yükselebileceği, sonrasında ise düşüş eğilimine geri döneceğinin tahmin edildiği kaydedildi.
Açıklamada, şöyle denildi:
''Kurul, gerçekleştirilen faiz indirimlerinin 2009 yılı sonunda enflasyonun hedefin belirgin olarak altında gerçekleşme olasılığını azalttığını düşünmektedir. Buna rağmen, finansal koşullardaki ek sıkılığın kısmen devam etmesi ve küresel finans piyasalarındaki sorunların reel ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuna ilişkin belirsizliklerin halen yüksek seviyede seyretmesi, aşağı yönlü risklerin tamamıyla ortadan kalkmadığına işaret etmektedir.
Merkez Bankası, fiyat istikrarını sağlama temel amacı ile çelişmemek kaydıyla, uluslararası piyasalardaki sorunların ekonomimiz üzerindeki etkilerini sınırlamak için üzerine düşen tedbirleri almaya devam edecektir. Kurul, bundan sonraki faiz indiriminin ölçülü olabileceği ve şartlara bağlı olarak para politikasının aşağı yönlü esnekliğini uzunca bir süre korumasının gerekebileceği değerlendirmesinde bulunmuştur.
Enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin, Kurul’un geleceğe yönelik duruşunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır.''
Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti sekiz iş günü içinde yayımlanacak.

24 Mayıs 2009 Pazar

Bankalara Adres Teyidinde Ek Süre Verildi.

Hesap açmak gün geçtikçe zorlaşıyor.Bankacılık veya finans kurumlarında her türlü finansal işlemi gerçekleştirmek için hesap açmak isteyen veya geçmişe dönük hesap açmış tüm kişilere adres teyit yükümlülüğü için ek süre tanındı.
Yasa kapsamında, tüketicilerin yeni hesap açtırırken veya daha önce açmış oldukları hesaplar için beyan ettikleri adres bilgisinin teyid edecekler. Bunun için tüketiciler adlarına düzenlenmiş elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi abonelik gerektiren hizmete ilişkin olan bir faturanın ya da ikametgah belgesinin geç 1 Eylül 2009 tarihine kadar ilgili kuruma ibraz edilmesi ve kimlik tesbitine ilişkin var ise diğer eksik bilgilerin tamamlanması gerekiyor.
Bu eksikliğin yönetmelikte tanımlandığı şekilde giderilmemesi durumunda, tüketicilerin bu tarihten sonrası her türlü bankacılık, kredi kartı, yatırım işlemlerinin aksaması söz konusu.

Kredi Kartları Kullanımında Şok!


Tüketiciler, mağazalardan yaptıkları alışverişlerde, kredi kartlarını kullanırken bunlara dikkat etmeli!


Tüketici Derneği (TÜKEDER) Başkanı Necati Yentürk, tüketicilerin, mağazalardan yaptıkları alışverişlerde, kredi kartlarının yalnızca bankalara ait pos makinesinden geçirilmesine dikkat etmeleri gerektiği konusunda uyardı.


Yentürk, yaptığı yazılı açıklamada, çağdaş bir ödeme aracı olan kredi kartlarının alışverişlerde tüketiciye sağladığı kolaylıkların yanı sıra bazı sakıncalar da yarattığını belirtti.


Mağazalardan yapılan alışverişlerde, ödemenin kredi kartıyla yapılması durumunda kasiyerlerin kartı önce pos cihazından daha sonra da mağazanın kasasının üzerindeki başka bir manyetik okuyucudan geçirdiğini kaydeden Yentürk, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:


''Bu işlemden sonra kasa fişi alınır. Yani pos makinesi gibi kredi kartınız başka bir okuyucudan da okutulur ve böylece kartınızdaki tüm gizli kalması gereken bilgiler o firmanın bilgisayar sistemine geçer. Ne yazık ki bu uygulamayı hepimiz olağan karşılıyoruz. Oysa tanınmış bir süpermarketin bilgisayar sistemine bir hacker tarafından yapılan saldırı sonucunda, kendilerine kopyaladıkları tüm kredi kartı bilgileri çalınmış ve bankalar bunu fark edene kadar bazı kredi kartlarından yasa dışı işlemler yapılarak insanlar ve bankalar mağdur edilmiştir.


'' Bu tür bir harekette bulunan kasiyerin uyarılması gerektiğini belirten Yentürk, şunları kaydetti: ''


Kasiyer, böyle bir şeyi yapamayacağını belirtirse, derhal müdürleriyle görüşmek istediğini söyleyiniz ve sonuna kadar itiraz ediniz. Ödeme yaparken kartınızı gözünüzün önünden ayırmayınız. Kartınızın yalnızca bankalara ait pos makinesinden geçirilmesine izin veriniz.''

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Halkbank'tan 71. Yılı Armağanı


Bugünlerde kredi almayı düşünüyorsanız bu fırsatı kaçırmayın! Halkbank, masrafsız ve kefilsiz süper bir kredi fırsatı sunuyor.


Halkbank, 71. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düşük faiz oranı ve uzun vade seçenekleriyle 20.000 TL’ye kadar kullandırılan Halk Günü Kredisi’ni hizmete sundu. Kredi komisyonsuz, masrafsız ve kefilsiz olarak kullandırılıyor.

Halkbank’ın 71. kuruluş yıldönümüne özel tüketici kredisi olan Halk Günü Kredisi, 12 aya kadar aylık %0,71; 24 aya kadar aylık %1,71 faiz oranıyla kullandırılıyor.24 aya kadar olan vade seçeneği tercih edildiğinde kredi komisyonu alınmıyor. 20.000 TL’ye kadar kullandırılan Halk Günü Kredisi için kefil de gerekmiyor.


Halk Günü Kredi Kampanyası, 15 Mayıs 2009 - 19 Haziran 2009 tarihleri arasında devam ediyor.Halkbank’ın 71. hizmet yılını doldurmasından duyduğu gurur ve mutluluğu ifade eden Halkbank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Bilgehan Kuru, komisyonsuz, masrafsız, kefilsiz olarak çok düşük faiz oranı ve uzun vade seçenekleri ile kullandırılan Halk Günü Kredisi ile ilgili şunları ifade etti:

“Halkbank olarak 71. kuruluş yıldönümümüzü kutlamanın sevincini yaşarken Bankamıza olan güveni ile bizi zirveye çıkaran Türk halkını da unutmadık. Halk Günü Kredisi’nin, sunduğu çok özel avantajlarla müşterilerimizin bireysel ihtiyaçlarına cevap oluşturmasını amaçlıyoruz.


Kullandırdığı kredilerle 71 yıl önce Türkiye’nin kalkınma hamlesinin temellerini atan Halkbank, kuruluşunun 71. yılında da Halk Günü Kredisi ile Türk halkının bireysel ihtiyaçlarına çözüm oluyor.”

Borcu Borçla Kapatma Dönemi

Ekonomik kriz sonrası kredi kartı kullanımı artış trendine girdi.
Kriz sonrası kredi kartlarına olan borçlar artarken, bu konuda borcu borçla kapatma dönemi başladı.
Vatandaş artık, borcunu ödemek için bin bir türlü yola başvuruyor. Altın alıp borcunu kapatmaya çalışanlar, işten çıkıp kıdem tazminatı alarak kredi kartı borcu ödeyenler, örnekler artırılabilir.
Tüketim ekonomisi artık bu boyuta geldi.

Kredi kartına olan bu talep piyasalarda nakit sıkıntısı sorunu oluşturuyor ve durgunluk olarak karşımıza çıkıyor.
Bankalar piyasadaki parayı kendilerine çekerek, piyasalarda durgunluk yaşanmasına neden oluyorlar.
Memur ve çalışan maaşının aldığında kredi kartı borcunu ödüyor, araç kredisi konut gibi alanlara yatırımlar yapıyor, durum nakit sıkıntısı oluşturuyor.

Kentteki tüketimin boyutu lüks tüketim kriterlerinden de ortaya çıkıyor.
Piyasalardaki para sirkülasyonun azalması, arz talep dengesini de önemli oranda etkiyor. Piyasanın arz yönünün oluşturan üretici veya satıcı, yeterli oranda satış ve üretim yapamazken, talep faktörünü oluşturan tüketici, alım gücü düşük olduğu için istediği oranda mal veya ürün satın alamıyor ve bu durumda piyasalara durgunluk olarak yansıyor.
Bu tespit kredi kartına olan talebinin artmasıyla da kendisini hissettiriyor.

Tüketici artık, aldığı ürünleri kredi kartıyla alarak, elinde nakit para olmadığını da gösteriyor. Alım gücünün düşüklüğü, kredi kartına olan talebi artırıyor.
İnsanlar tüketimlerinin bedelini ileri dönemlere erteliyor ve bu da piyasada ki durgunluğun bir diğer göstergesi.
Yani ekonomide ciddi bir hastalık yaşanıyor.
Piyasalardaki bu durgunluk enflasyon hesaplamalarına düşüş olarak yansısa da enflasyon oranındaki bu düşüş göstermelik ve tam bir doğruluk derecesi taşımıyor.
Ekonomi ile politika birbirinden ayrılamaz iki ayrı kavram, bir önceki hükümetin belirlediği ekonomi politikası diğer hükümet tarafından değiştirilebiliyor.

Hükümet alım gücünün düzeltilmesine yönelik kararlar almalıdır.
Piyasalarda canlılık yaşanması için çalışanların eline daha çok para geçmesi gerekiyor. Bu durum piyasalarda olumlu bir yansıma oluşturabilir.
İktidar partisi bu noktada olumlu kararlar alabilmelidirler.
Çünkü bir çok kesimde ki vatandaş geçim mücadelesi veriyor.
Erzurum gibi alım gücünün düşük olduğu bir kentte ekonomideki durgunluk ve ekonomideki olumsuzluk daha da hissedilebilir bir boyutta.

Ekonomik krizlerin nedenlerinde yatan stagflasyon ve enflasyon gibi etkenlerin yaşanmaması için olumsuzluklar görmezden gelinmemelidir.
Birileri enflasyonda toz pembe tablolar çizerken, ekonomideki tıkanıklarında görmelerini istiyoruz.
Bilimsel veriler ortada ve yerel göstergeler bu noktada iyi şeyler söylemiyor.
Bu gerçeklerin artık görülmesini istiyoruz.
Esnaf siftah yapamıyor, piyasalarda özellikle tahsilat konusunda büyük olumsuzluklar yaşıyor,bizden söylemesi, ekonomik krizlerini yaşanmaması için önlemler alınması büyük bir gereklilik arz ediyor.

Durgunluğun sonucunda üretim azalacak, işsizlikte buna paralel olarak artamaya devam edecektir. Bununla birlikte durgunluk beraberinde işsizliği getirecek "stagflasyon" tam anlamıyla yaşanacaktır.

ABD Bile Banka Soygununu Durdurdu.

ABD dünyada piyasa ekonomisinin en gelişmiş olduğu ülkedir. Prensip olarak devlet piyasaya müdahale etmez. Ancak kriz nedeniyle hazine bir çokbankaya destek oldu.
Birçoğuna ortak oldu. Talep artışı yaratmak için halka destek paketleri açıklandı. Şimdi de senatodan kredi kartı mağdurlarını koruyan karar çıktı.ABD’de Senatoda kabul edilen yasaya göre bankaların kredi kartlarından aldıkları aşırı banka ücretleri denetlenecek. Bankalar kredi kartı borçlarında istedikleri gibi faiz artırımı yapamayacaklar. Cezalı faiz için borç ödemenin 60 gün gecikmesi gerekiyor.Kart limitini aşanlar için keyfi ceza uygulaması da kalkıyor.
Limit aşımı izne bağlanıyor.Yasada bunlar gibi tüketici lehine bankaları bağlayıcı maddeler var. Bankalar 9 ay içinde çalışma şartlarını değiştirmek zorunda olacaklar.Senato Bankacılık Komitesi Başkanı, yasayı “Tüketicilerin Zaferi” olarak ilan etti.Türkiye de 2 milyonu geçen kredi kartı mağdurunu AKP iktidarı görmek istemiyor.

Tersine Başbakan; “Kredi kartı mağduru yok... Kredi kartı borçlusu var...” diyor. 2005 yılı sonunda 560 bin kredi kartı mağduru vardı. O zaman 2006 başında kredi kartları borçlarını yeniden yapılandıran yasa çıktı. Borçların 18 ay eşit taksitte ve normal faizden ödenmesi sağlandı.Bugün 2 milyon mağdurun bir milyonu icradadır. Ayrıca 9 milyon kişi de asgari ödeme ile yalnızca faizleri ödüyor. Zira bugün yüzde 54 olan faiz yükü altına girenin bir daha kurtulma olanağı yoktur.AKP iktidarı, CHP ve MHP’nin kredi kartı mağdurları ile ilgili yasa tekliflerini de Meclis gündemine getirmiyor.
Başbakanın ve AKP’nin tutumundan anlaşılan odur ki, Meclis içtüzüğüne göre zorunlu olarak bir süre sonra gündeme gelecek yasa teklifleri de AKP oyları ile reddedilecek.Ben, 2008 Temmuzunda kredi kartı faizlerinin birçok mağdur yaratacağını hesap ederek, o zaman yüzde 106 olan kredi kartı faizinin düşürülmesi için bir yasa teklifi verdim. Yüzde 106 olan kredi kartı faizinin, mevduat faizinin 1.5 katı olmasını önerdim.
Bu teklif Meclis iç tüzüğüne göre zorunlu olarak Şubat 2009’da Meclis Gündemine geldi. Muhalefetin desteğine rağmen, çoğunluğu oluşturan AKP oyları ile reddedildi.Eğer bu teklif kabul edilmiş olsaydı, bugün kredi kartlarında yüzde 50 dolayında olan faizler, yüzde 20’lere çekilmiş olacaktı. Kredi kartı mağduru olmayacaktı. Bankalar da yılda yüzde 13 bileşik faiz vererek topladıkları mevduatı, yüzde 20 ile satarak yine yüzde 50 kazanacaklardı ve çürük alacağı daha az olacaktı. Bankalar icrayla uğraşmayacaktı.
Bir bankacı, 2005 yılında, yüksek faiz uygulaması ve kredi kart mağdurlarının tartışıldığı bir toplantıda, bankaların yaptığı bu haksız uygulama karşısında, kredi kartı sahibinin tercih edeceği en iyi ödeme şeklinin, “Ödememe” olduğunu açıklamıştı.Türkiye’de siyasi iktidarın duyarsızlığı yanında, tüketici bilinci de oluşmamıştır. Tüketici kendi sorununa sahip çıkmıyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 50 kart faizi yoktur.Kart faizinin mevduat faizinin 5 katı olması, tefeciliğin ötesinde halkın soyulması demektir. Halkın soyulmasına göz yuman iktidarlar, aynı suça katılmış sayılırlar.Halkın gözü kulağı olması gereken medya da kredi kartlarındaki soyguna duyarsızdır. Çünkü çoğu medyanın patronu bankadır. Elbetteki bu tür medya, kendi patronunun soygununu görmezlikten gelecektir. Fiilen de birkaç medya organı dışında, banka medyası susarak bu soygunun ortağı olmaktadır.

2010 Nasıl Olur?

Artık mayıs ayını da bitirmekte olduğumuza göre 2009'u bırakıp 2010'u düşünmeye başlamakta fayda var. Siz hiç düşünmeye başladınız mı "2010 nasıl olacak" diye? Gelin bugün beraber düşünmeye başlayalım. İnsan düşünmeye başlayınca, etrafında olup bitenleri daha iyi değerlendirmeye başlıyor.
Böyle bir değerlendirme nasıl yapılır? İlk soru şu olabilir: 2009'dan 2010'a doğru giderken ekonominin temel parametreleri neler olabilir? Bize kalırsa ilk parametre ekonomimize yabancı tasarruf girişinin artmaya başlaması olabilir. Uluslararası finansal piyasaların istikrara kavuşmaya başlamasıyla tedrici olarak, fon akımları yeniden başlayabilir. Peki, bunun sonucu ne olacaktır? Bu gelişmenin sonucu bankaların elindeki dağıtılabilir fon miktarının artması olacaktır. Bu, ilk bakışta iyidir.
Dağıtılabilir fon havuzunun büyümesi, bizi 2010 yılının ikinci temel parametresine götürecektir. 2010 yılında banka davranışları nasıl olacaktır? Bankalar hâlâ bilançolarında taşıdıkları şirketler kesimi riskinden ürküyor olacaklar mıdır? Yoksa banka bilançolarındaki kredi stoku, 2009 yılının kalanında yeniden yapılandırılmış ve şirketler kesimi rahatlatılmış olacak mıdır?
Büyük bir kredi yeniden yapılandırması bankaların şirketler kesimi riskini alabilmesini kolaylaştıracaktır. Tersi durumda ise bankalar daha fazla şirket riski almak istemeyeceklerdir. Bu durumda, göreli olarak rahatlayan fon girişinden şirketler kesimi yararlanmayacaktır. Bunun istihdam ve üretime ilişkin sonuçları olacaktır. 2010'da ekonomi daralmaya devam edebilecektir. Ama merak etmeyin, daralma 2009 gibi hızlı olmayacaktır.
Bunu engellemenin yolu, hükümetin banka bilançolarını temizleme kararlılığı ve örneğin Kredi Garanti Fonu ile ilgili düzenlemeyi yapmasıdır. Ankara'da bu yönde adımlar görmek olumludur.
Üçüncü temel parametre kamu bütçesinin performansı olacaktır. Bütçe açığı, yapısal nedenlerle artmaya devam ederse, bu durumda, dağıtılabilir fon havuzundaki genişlemenin etkisi daha da sınırlanmış olacaktır. Eskiden bildiğimiz kamunun özel sektörü finansal piyasalardan dışlaması hadisesi yeniden başlayabilecektir. Bu da kötüdür.
Kötüdür, çünkü büyüme üzerine etkisi negatif olacaktır. bunu önlemenin yolu ise mali kural ve orta vadeli mali çerçeve ile ilgili düzenlemenin niteliği ve inandırıcılığıdır. IMF bu süreçte son derece önemli bir rol oynayacaktır.

2010 yılını düşünürken ele almamız gereken dördüncü parametre ise doğrudan iç taleple ilgilidir. Şirketler kesimi ile ilgili arz yönlü tedbir almak yeterli değildir. Hem arz hem de talep aynı anda düşünülmelidir. 2008-2009 döneminde işini kaybedenlerin kayıpları sürekli değil, geçici bir yöntemle tazmin edilebilirse iç talep açısından olumlu bir etki ortaya çıkabilir. Dikkat edilirse burada da asıl görev, icraat makamına düşmektedir. Özellikle IMF anlaşmasının bu açıdan faydalı olacağı unutulmamalıdır.

Bu arada, kriz dönemleri bir önceki bolluk döneminde biriktirilen servetin tamamını ortadan kaldırmamaktadır. Kriz dönemi sonrası, toparlanmayı sağlayan faktörlerden biri de biriktirilen ama kaybolmayan servettir. Bu birikimi hareketlendirecek, her tür tüketim kampanyası ve herkesin bu kampanyaya katılması ise yalnızca faydalı olacaktır. Cuma günü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde bir dizi kurumun başlattığı "Kriz Varsa Çare de Var" başlıklı iletişim kampanyası bu çerçevede değerlendirilebilir. Meslek örgütleri ve STK'lar bu çerçevede ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ertelenmiş talebin harekete geçmesi kötü değil, iyidir. Hükümetin güven artırıcı önlemleri bu hareketlenmeyi hızlandıracaktır. Bu da beşinci faktördür.
Şimdi buradan ne sonuç çıkmaktadır? Bize kalırsa iki sonuç çıkabilir:

Birincisi, 2010 yılının pozitif büyüme içerebilmesi mümkündür.
İkincisi 2010 yılında pozitif büyüme için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Üretici, tüketici, bankacı ve hükümet arasındaki uyumun temin edilmesi önem taşımaktadır.
Üçüncüsü, herkes üzerine düşeni yaparken herkesin yapabileceğinin farklı olduğunu unutmamak gerekmektedir. Aynı Orwell'ın Hayvan Çiftliği'ndeki gibidir durum: Herkes eşittir ama bazıları diğerlerinden daha fazla eşittir. Bu çerçevede, 2010'u pozitif büyüme içeren bir yıla dönüştürebilmek için en çok görev hükümetimize düşmektedir. Bizim ortadaki sürecin dinamiklerinden anladığımız budur.
Dördüncüsü, dinamiklerini kavramaya çalıştığımız bu kriz zaten aktif kamu müdahalesi gereğini küresel planda ön plana çıkarmaktadır. Ne demişti Roosevelt? İçinde bulunduğumuz dönem cesur ve sürekli denemeler dönemidir. Politika aktivizminin manası budur. Burada olan dışarıda olandan farklı değildir.
Beşincisi, IMF bu resimde merkezi bir rol oynamaktadır. Bu, Türkiye için kesinlikle böyledir.
Hükümet 2009 yılının kalanında da "mışıl mışıl uyuyan güzel" portresi çizmeye devam edecekse 2010 yılında da negatif büyüme beklemekte fayda vardır. Ama merak etmeyin, yukarıda bahsettiğimiz unsurlar sayesinde daralma daha sınırlı olacaktır.
Hükümetimiz hareketsizliğini devam ettirecekse Türkiye için 2010'u unutup, 2011'e bakmaya başlamakta fayda vardır. Bu durumda, Türkiye gelişmiş ülkelerden hakikaten ayrışmış olacaktır. Dünyanın en büyük 15 ekonomisi arasına girmeye çabalarken 20. sıralarda kendimize yer beğenmek durumunda kalabiliriz.

Taksit Yapan Banka Kartı Para Da Kazandıracak



Finansbank, kredi kartı kullanmaktan korkanları çekmek için Card Finans Nakit’i geliştirdi. Dünyanın taksit yapan ilk banka kartı olma özelliğine sahip Card Finans Nakit, taksitli alışveriş yaparken, para da kazandıracak.

Finansbank, kredi kartı kullanmaktan korkanlar için Card Finans Nakit’i geliştirdi. Dünyanın taksit yapan ilk banka kartı olma özelliğine sahip Card Finans Nakit, taksitli alışveriş yaparken, para da kazandıracak. Bu uygulama ile hesabında bin 500 lira mevduatı olan ve 12 taksitle bin 200 liralık alışveriş yapan CardFinans Nakit sahibi, alışveriş yaptığı anda ilk taksiti olan 100 lira hesabından çekilecek.

Kalan taksitlerin toplam tutarı olan bin 100 lira, Finansbank tarafından vadeli bir hesaba alınacak ve günlük olarak faiz işleyecek. Her taksit tarihinde 100 lira vadeli hesaptan alınacak ve taksit ödenecek. Böyle bir alışverişten CardFinans Nakit sahibi, yaklaşık olarak 40 lira faiz geliri elde etmiş de olacak.


BANKA KARTIYLA ALIŞVERİŞ ORANI YÜZDE 2


Card Finans Nakit’in tanıtım için düzenlenen basın toplantısında konuşan Finansbank Genel Müdür Yardımcısı Temel Güzeloğlu, Türkiye’de banka kartı pazarını harekete geçirmek için bir ilke imza attıklarını söyledi. Son 3 yılda Avrupa’da kredi kartları cirosunun yüzde 18 artarken banka kartı cirosunun yüzde 39 arttığına dikkat çeken Güzeloğlu, “Türkiye’de ise banka kartı ile yapılan alışveriş tutarı kredi kartıyla yapılan tutarının ancak yüzde 1’inden yüzde 2’sine gelebildi. Bizim kemikleşmiş bazı alışkanlıklarımız var. ‘Alışverişte sadece kredi kartı kullanılır veya banka kartları sadece ATM’lerden para çekmeye yarar’ şeklinde düşünüyoruz. Oysaki banka kartı gibi önemli bir alternatif bulunuyor” şeklinde konuştu.


KREDİ KARTINDAN AĞZI YANANLARI DA ÇEKMEYİ HEDEFLİYORUZ


Bugün bütün harcamaların yüzde 59’unun kart üzerinden yapıldığına dikkat çeken Güzeloğlu, “Bu rakamın yüzde 98'i kredi kartı, yüzde 2’si banka kartlarına ait. Biz banka kartı ile yapılan alışverişlerde taksit imkanı getiriyoruz” dedi. Türkiye’de kredi kartı kullanmayan 3 kesim olduğunu söyleyen Güzeloğlu, bunların yaşlılar, genç kuşak ve kredi kartından ağzı yanmış kişiler olduğunu söyledi. Güzeloğlu, “Yaşlılar teknolojiye hakim değiller.
Genç kuşak ise taksitli alışveriş yapmak isteyip, yeteri derecede kredisi olmayan kişiler. Üçüncüsü ise kredi kartından ağzı yanmış, korkan bir kesim var. Biz böylece kredi kartından korkan kesimi de çekmeyi hedefliyoruz” dedi.


BANKA MEVZUATINA UYGUN


Bu kart ile müşterilerle düzgün bir ilişki kurmak istediklerini dile getiren Güzeloğlu, “Biz 80-90 yıllık bir banka değiliz. Dedesi, babası bizimle çalışan insanlar yok. Biz müşterilere daha iyi servis vererek, daha fazla mevduatı bankamıza çekmek istiyoruz” dedi. Kart için bir yıldır uğraştıklarını söyleyen Güzeloğlu, “Kaç bin müşteriye ulaşacağımızı bilmiyoruz.

Çok müşteriye ulaşmaya çalışıyoruz. Ürün tutarsa ulaşacağımız müşteri sayısı, kredi kartı müşteri sayısının tamamı olabilir. Bizim 3.5 milyon kredi kartı, 2 millyon da banka kartı müşterimiz var” dedi. Finansbank Plastik Kartlardan Sorumlu Grup Yöneticisi Elçin Yanık ise ulaşması hedeflenen kişi sayısının 5 ile 7 milyar kişi olduğunu, mevzuat açısından bir sıkıntı olmadığını söyledi. Yanık, “Banka mevzuatına uygun bir kart” dedi.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

İŞBANK' DA AVANTAJLİ TOKİ KREDİSİ


Toplu Konut İdaresi-TOKİ için avantajlı kredi imkanı sunan bankalar arasına İş Bankası da katıldı. 2008 Yılı sonuna kadar TOKİ’den aldığınız konutlar için yararlanabileceğiniz kampanyada % 21’e varan indirim imkanı sunulurken cazip faiz oranı ile de konut kredisi kullanılabiliyor.


Türkiye İş Bankası Yeni Nesil Evim Kredisi ürünleri ile size sunulan bu fırsattan yararlanmak ve kredi koşullarını öğrenmek için size en yakın İş Bankası Şubesine gidebilir ya da 444 2 468 numaralı Yeni Nesil Ev Kredisi Çağrı Merkezini arayabilirsiniz.

Konut Fiyatları 1 Yıl Artmaz

ING Bank Genel Müdürü Hakan Eminsoy, sermaye ve para piyasalarında başlayan iyimser havanın sürmesi halinde, konut kredilerinde faiz oranının yılın üçüncü çeyreğinde düşebileceği değerlendirmesinde bulundu.

Konut fiyatlarında ise eldeki stoklar eriyinceye kadar fiyat artışının söz konusu olmadığını söyleyen Eminsoy, "Stoklar eriyinceye kadar, fiyatların artaması gecikebilir. Konut fiyatlarında yaklaşık bir yıl fiyat artışı beklememek lazım" dedi.
Eminsoy, İstanbul'da düzenlenen 1.Mortgage Zirvesinde açıklamalarda bulundu. Türkiye'de gelir düzeyine bağlı olarak konut kredisinde vade süresinin 7-8 yıl olarak tecih edildiğini söyleyen Eminsoy, yurt dışında vadenin 25 yıla kadar uzadığını belirtti. Eminsoy, "Bugünkü faiz oranları ve ekonomik koşullar nedeni ile vade kısa tutuluyor. Özellikle 7-8 yıllık bir vade tercih ediliyor. Gelecekte bu vedelerin uzaması, faiz oranlarının düşmesi ve fonlamanın artmasına bağlı" dedi.
Son dönemde Merkez Bankası faiz oranlarını düşürmesin karşın, bankaların faiz düşürmesindeki gecikme nedenlerinden de bahseden Eminsoy, bankaların riskinin daha fazla olduğunu söyledi. MB faiz indiriminin çok kısa vadeli ve yüksek teminatlı olduğunu, bankaların uyguladıkları faiz oranlarının daha uzun vadeli ve teminatın daha zayıf olduğunu ifade eden Eminsoy, "O nedenle gecikmenin olması normaldir. Para piyasasındaki hareket, kısa sürede reel sektöre yansımayabilir.

Ancak bu yansımadaki gecikmenin bir diğer nedeni, küçük işletmelerde yaşanan mali sıkıntıdan da kaynaklanıyor. Kredi riskleri yüksek seyrediyor. Yaşadığımız çalkantılı dönem, en çok küçük işletmeleri etkiledi. O nedenle bankaların faiz düşürmesi gecikiyor" açıklamasında bulundu.

FAİZ DÜŞÜŞÜ, TÜKETİME HEMEN YANSIMAZ

Bankaların, para ve sermaye piyasalarında oluşan iyimser havanın sürmesi halinde faiz indirebileceğini ifade eden Eminsoy, "Piyasalarda başlayan iyimserliğin, reel sektöre de yansıması lazım. Tüketicinin talebi ve güveninin artması gibi. Ben, reel sektörden gelen işaretleri henüz zayıf görüyorum. Fakat bu filizlenme devam ederse, Türkiye'nin de dinamik yapısıyla, yılın üçüncü çeyreğinde bu beklentinin yerine gelebileceğini düşünüyorum. Bankaların uyguladığı faiz, 2-3 puan düşebilir" dedi. Faiz düşüşünün ise hemen tüketime yansımayabileceğini vurgulayan Eminsoy, "Faiz düşüşü, önceden tüketime çok çabuk yansıyordu. Şu anda faiz düşüşüyle sağlanacak finansmanın, biraz insanların borçluluk seviyesinin rahatlatılması, vadelerin uzatılması şeklinde kullanılacağını öngörüyorum. O nedenle tüketime hemen yansımayabilir" dedi.

KONUT FİYATLARINDA YAKLAŞIK BİR YIL FİYAT ARTIŞI BEKLEMEK LAZIM

Faiz düşüşü ile birlikte konuta talebin arttığını, faiz yükselince konut talebinin düştüğüne dikkat çeken Eminsoy, bunun doğru bir yaklaşım olmadığını savundu. Tüketicilerin faize odaklanması nedeni ile konut fiyatı hassasiyetinin sürekli gözardı edildiğini vurgulayan Eminsoy, şuları söyledi:"Halbuki konut fiyatının, faizden daha önemli olması gerekir. Bu dönem o düzeltmeyi sağladı. Tüketcinin şimdi, konut fiyatına daha hassas davrandığını izliyoruz. Bu anlamda konut fiyatlarında daha normal seviyelere gelindiğini düşünüyoum. Belki değerinin biraz altına indi. Hemen eski seviyesine çıkmadı. Çıkması da biraz zaman alabilir. Çünkü elde birikmiş stoklar var. Stok eriyene kadar da fiyatların artması gecikebilir. Bunun bir yıl sürmesi mümkündür. Konut fiyatlarında yaklaşık bir yıl fiyat artışı beklememek lazım.

"KONUTTA BİNDE 3'LÜK KÜÇÜLME, BİNDE 2'LİK ARTIYA GEÇTİ

Konut sektörünün, bu yılın ilk 4.5 ayda binde üç daraldığına işaret eden Eminsoy, bundan sonra düşüşün artıya geçebileceğini söyledi. Eminsoy, "Bu yılın ilk döneminde bankalar, krediler konusunda biraz tereddütlü davrandı. Ancak iyileşmenin başlamasıyla birlikte onlar da bu konuya eğildiri. Artık sektörde ufak da olsa artıya geçti. Edindiğim en son bilgiler, binde üçlük küçülmenin, binde 1-2'lik artışa geçtiği, eksinin kapandığı yönünde" bilgisin verdi. Bankaların kredi kullandırma konusundaki hassasiyetinden de bahseden Eminsoy, kredi kullandırmada önceliğin artık gelir ve teminat olduğunu belirtti.

Eminsoy, "Bir yıl önce daha rahat koşullarla kredileri verirken, yaşadığımız olumsuz tecrübeler nedeni daha titiz olduk. Bu konuda şikayetlerin gelmesi normaldir, çünkü hiç bir şey eskisi gibi değil. Faiz oranları düşse de bu titizlik devam edecektir. Çünkü krizin etkisi, işler yoluna gitmeye başlasa da hemen sıfırlanmıyor. Bir diğeri de şirketlerin yaşadığı problemler ve işsizliğin artması. Bu, kişi ve kuruluşlarda gelir düşüşünü doğuruyor" dedi.

Kredi Garanti Fonu Bankalar İçin Cazip Hale Getirilecek

Finans kesiminden özel sektöre kredi akışkanlığını sağlamayı hedefleyen Kredi Garanti Fonu için harekete geçildi. Yaklaşık 2.5 aydır bekleyen ve üzerinde çalışılan tasarı önceki akşam Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı.
3 maddelik tasarıyla firmalara kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarına Hazine'den 1 milyar lira nakit kaynak aktarılması ya da özel tertip iç borçlanma senedi ihraç edilmesi için yetki alınıyor. Bankaların sisteme katılmasını özendirmek için ise; kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarında pay sahibi olacak bankalara Bankacılık Kanunu'nda yer alan bazı düzenlemeler için çeşitli istisnalar getiriliyor. Örneğin bankalar sisteme katılırlarsa garanti sistemindeki payları karşılık ayırma maddesinden muaf olacak. Ayrıca sermaye yeterlilik rasyosunu düzenleyen 45'nci maddede de değişiklik yapılıyor ve verilecek krediler sermaye yeterlilik rasyosunu etkilemeyecek.

Oran belli değil

Tasarının genel gerekçesinde, küresel krize bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar nedeniyle başta küçük ve orta büyüklükteki işletmeler olmak üzere firmaların finansman kaynaklarına erişimlerinde ve kredi sistemi açısından sıkıntılar yaşandığı belirtilerek, "Bu çerçevede hazırlanan tasarı ile firmaların finansman imkanlarının geliştirilmesi ve kredi sisteminin etkin işlemesine katkı sağlanması amaçlanmaktadır" denildi. Tasarının bir 'çerçeve' düzenlemesi olduğunu belirten yetkililer ise aslında bütün detay uygulamanın Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile ortaya konulacağını söylediler.

Kararnamede sistemin nasıl işleyeceği, teminatta kimlerin ne kadar garanti vereceği gibi oranlar belli olacak. Kararname taslağının hazırlandığı ancak TOBB'un sisteme ne kadar oranda dahil olacağını gösteren oranın kararnameye yazılmadığı bu konuda hala pazarlıkların sürdüğü belirtildi. Sistemde Hazine yüzde 60 oranında teminat verecek. Kalan yüzde 40'lık bölümün yüzde 30'unun TOBB, yüzde 10'nun da bankalar tarafından üstlenmesi öngörülüyordu.
Ancak bu konuda TOBB'un hala ikna edilemediği ifade ediliyor. Tasarı TBMM'den çıkarılıncaya kadar pazarlıkların sürmesi bekleniyor. Zaten kararname ancak yasa tasarısı Meclis'ten yasalaştıktan sonra sonra çıkarılabilecek.


İşsizliğe karşı önlemler haftaya tamamlanacak

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında Pazartesi günü yapılan EKK'da işsizlik için çalışmaların 1 hafta içinde tamamlanması kararlaştırıldı. Şimdiye kadar gündeme gelen işsizliği azaltıcı tedbirlerin ne kadar uygulanacağı ve süresi konusunda Maliye bu hafta 'maliyet' çalışması yapacak. Süreye göre alternatif maliyet çıkarılacak ve gelecek hafta toplanacak EKK'da işsizlikle ilgili önlemler değerlendirmeye alınacak. EKK'da ayrıca sektörel bölgesel teşvik sistemi üzerinde de durulduğu ve çıkarılacak kararname ile ilgili çalışmaların 15 gün içinde tamamlanmasının kararlaştırıldığı belirtildi.
10-11 sektör sayısının biraz daha artabileceği, çalışmalarda hangi bölgeye hangi ilin girdiğinin kararlaştırılacağı öğrenildi. Bölgeler belirlendikten sonra hangi bölgede ne kadarlık teşvik verileceği netleşecek.

İç Taleple Toparlanır, Krizi Dünyadan Önce Atlatırız


Merkez Bankası Başkanı Yılmaz alınan tedbirler ve faiz indirimlerinin etkisiyle yurtiçi talebin artacağını belirtti. Yılmaz ‘Ekonomimizdeki toparlanma, küresel ekonomiden daha erken başlayabilir’ dedi.


MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ‘Son dönemde politika faizlerindeki indirimler ve tedbirler sonrasında, içinde bulunduğumuz yılın ikinci çeyreğinde ülkemizde yurtiçi talebin göreli olarak istikrar kazanabileceğini ve son çeyrekten itibaren büyümenin pozitif rakamlara geçeceğini öngörmekteyiz.

Türkiye ekonomisinde toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken başlayabileceğini düşünüyoruz’ dedi. Yılmaz, Türkiye Finans Kulüp tarafından düzenlenen ‘Küresel Mali Kriz ve Merkez Bankası’ konulu toplantıya katıldı.


SON ÇEYREKTE POZİTİF BÜYÜRÜZ


SON haftalarda finans piyasalarında göreceli bir iyimserliğin yaşandığının görüldüğünü ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: ‘ABD’de banka stres testleri sonuçlarının beklenenden olumlu gelmesi, iktisadi faaliyete ilişkin veriler ve şirket bilançoları, küresel krizin dip seviyelerinin görülmüş olabileceğine ve ekonomilerde canlanmanın beklentilerden daha erken başlayabileceğine yönelik algıları artırdı. Yılın ikinci çeyreğinde ülkemizde yurtiçi talebin göreli olarak istikrar kazanacağını ve son çeyrekten itibaren büyümenin pozitif rakamlara geçeceğini öngörmekteyiz.


’FAİZ İNDİRİMİ ZAMANINDA YAPILDI


YILMAZ ‘Faiz indirimleri geç mi geldi?’ sorusu üzerine ‘Merkez Bankası iddia edildiği gibi o dönemdeki verilerden hareketle yaptığı politikaların tersini yapsaydı, faiz oranları indirimine başlasaydı bugün krizin maliyeti çok daha yüksek olacaktı’ dedi. Yılmaz, faiz indirimi kararının ekonomik aktiviteyi etkilemesinin 3 ay ile 9 ay arasında zaman alacağını, bugün indirdikleri faizin en erken 3, en geç 9 ay sonra etkisini göstereceğini söyledi.

AABankaları kredi vermeye zorlayamayız

MERKEZ Bankası Başkanı Yılmaz, bankaların kredilerin maliyetini neden düşürmediğine ilişkin olarak da, ‘Kredi piyasasında sıkılık devam ediyor. Fakat faiz indirimlerinden sonra ortaya çıkan diğer konjonktür gelişmeleri dikkate aldığımızda şu anda gerek tüketici kredilerinde, şirket kredilerinin faiz oranları dünyada likiditenin kuruduğu dönemin oldukça altında, ama olması gereken seviyede değil. Bu işler zorlamayla olmaz. Bunun bir çerçevesi var. O çerçeve içinde bize düşen görev mümkün olduğu kadar bankalarımızın kredi vermesini sağlayacak likiditeyi yerinde ve zamanında vermek. Biz de bunu yapıyoruz’ diye konuştu.


Bu kriz bütün ezberi bozdu.


MERKEZ Bankası Başkanı Yılmaz, eskiden Merkez Bankacılığının uyguladığı politikaların etkin olması için ‘Merkez Bankaları ketum olmalı, sürekli piyasayı şaşırtmalı ve zaman zaman şok dalgaları vermeli ve bu şekilde politikasının etkinliği artar’ denildiğini hatırlattı. Kendi dönemimde bu ezberin bozulduğunu dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Denildi ki ‘Para politikalarının etkin olabilmesi için merkez bankalarının şeffaf olması gerekir. Piyasayı önceden alacağı karar doğrultusunda yönlendirmesi gerekir.’ Öğrendiğimiz merkez bankacılığı bu ve ayrıca merkez bankaları fiyat istikrarından sorumlu olmalı. Ezber buydu. Krizde bu ezber cidden bozuldu. Şimdi sorulması gereken soru, ‘bu aynı mı kalacak’ Bu uluslararası platformlarda ciddi şekilde tartışılıyor. Bugünden ileriye doğru gittiğimizde bana sorduğunuz sorular farklı olacak. Biz enflasyonu tartışıyor olacağız. Önümüzdeki dönemde görebildiğim şu ki bazı kurallar yeniden yazılacak.


’Verginin yüzde 45’ini ücretliler ödedi


Gelir İdaresi verilerine göre 2008’de gelir vergisinin yüzde 44.88’ini ücretliler ödedi. Son 5 yılda ise ücretlilerden kesilen vergi, toplam gelir vergisinin yüzde 49’unu buldu.

İŞÇİ ve memurlar, son 5 yıllık dönemde maaşları üzerinden 76 milyar 537 milyon lira gelir vergisi ödedi. Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 2004-2008 döneminde işçi ve memur, maaşlarının önemli bölümünü stopaj yoluyla daha almadan gelir vergisi olarak devlete verdi. 2004 yılında işçi ve memurlardan 9 milyar 451 milyon lira, 2005 yılında 12 milyar 650 milyon lira, 2006 yılında 15 milyar 502 milyon lira, 2007 yılında da 18 milyar 991 milyon lira gelir vergisi alındı. Bu rakam 2008 yılında ise 19 milyar 942 milyon lira olarak belirlendi. Böylece 5 yıllık süreçte çalışanlardan stopaj yoluyla kesilen gelir vergisi tutarı 76 milyar 537 milyon lirayı buldu. 2008’de çalışanlar, vergi gelirlerinin yüzde 44.88’ini tek başlarına karşıladı.


AĞIR VERGİ YÜKÜ


BEŞ yıllık dönemde, ücretlilerden kesilen gelir vergisi de, toplam gelir vergisinin yüzde 48.84’ünü meydana getirdi. 2004-2008 döneminde devletin toplam vergi geliri 732 milyar 625 milyon lira oldu. Bunun da 156 milyar 726 milyon lirası gelir vergisinden sağlandı. 2008 yılında ise toplam gelir vergisinin yüzde 10.5’ini ücretlerden kesilen gelir vergisi oluşturdu. Böylece Türkiye genelinde toplanan her 100 liralık verginin 1.5 lirası ücret vergisi şeklinde tahsil edildi. İşçi ve memurların ödedikleri motorlu taşıtlar vergisi, ÖTV, katma değer vergisi, damga vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi ve harçlar da dahil edildiğinde ücretlilerin vergi yükü çok daha yukarılara çıktı.


Bu arada ücretliler için verilen muhtasar beyannamelerdeki asgari ücretli ağırlığı da dikkat çekti. Geçen 5 yıllık dönemde asgari ücretlilerin ödediği gelir vergisi toplamı 13 milyar liraya ulaştı. Buna göre, asgari ücretliler, toplam vergi gelirlerinin yüzde 1.87’sini karşıladı.


Gelir vergisinin yarısı ücretlilerden

Yıllar Beyanname Gelir vergisi Gelir vergisi Vergi gelirleri sayısı kesintisi (bin TL) içindeki payı (%)

2004 3.303.027 9.451.555 48,00 9,35

2005 4.255.357 12.650.588 55,44 10,61

2006 5.009.123 15.502.097 48,86 10,25

2007 5.585.344 18.991.154 49,90 11,10

2008 5.314.429 19.942.221 44,88 10,50

19 Mayıs 2009 Salı

KİM BANKALARA KIZABİLİR?

Hükümet bütçe açığını kapatmak için tahvil ve bono satıp borçlanmayı tercih edecek, diğer bir ifadeyle bankalar, hükümet başkanı sıfatıyla Tayyip Erdoğan’ın velinimeti. Dolayısıyla Başbakan bankalara kızmaya hakkı olan son kişi durumunda. Silahlı soygun teşebbüsünden yakalanan Serkan Sağlam’ın ise bankalara veryansın etmek için meşru nedenleri bulunabilir.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “önden geleni kapma, arkadan geleni tepme” alışkanlığı devam ediyor. Salvolarına kamu çalışanlarını, doktorları azarlayarak başlamıştı. Zamanla işe yurttaşların “analarını” bile karıştırabilen bir üslup benimsedi. Kriz sırasında kredi kartı mağdurlarını “dürüst bulmadığını” söylemekten de geri durmadı. Bunlardan birinin, Aydın Kuşadası’nda bir banka şubesini basarak soygun girişiminde bulunan Serkan Sağlam’ın çeşitli bankalara 20 bin TL civarında kredi kartı borcu bulunduğu bildiriliyor.

BORCUNA SADIK BANKA SOYGUNCUSU!

Eğer, kendisini “Çilekeş” diye tanıtan Sağlam’ın eylemi başarıyla sonuçlansa, “ganimeti” banka borçlarını kapatmak için kullanacağı anlaşılıyor. Belki de başbakanın dürüst bulmadığı kredi kartı mağdurları borçlarına o denli sadıklar ki, bu yolda soygunu bile göze alabiliyorlar. Gerçekten de, “soygundan gelen başka bir soyguna mı gidecekti?” İşte önümüzde somut bir “vaka çalışması” fırsatı çıktı.
Acaba Sağlam’ın 20 bin TL borç bakiyesinin ne kadarı faizlerden oluşuyor? Bu borçlar ne kadar zamanda birikmiş? Bankalar kredi kartlarını nasıl leblebi gibi dağıtmışlar? İşin ilginç yanı, Kuşadası eylemi Tüketici Dernekleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Çetin’in, “bankaların Merkez Bankası’ndan yüzde 11 ile aldıkları krediyi tüketicilere yüzde 57’ye satarak karlarına kar kattıklarını” vurguladığı, bu nedenle tüketicilerin cinnet geçirdiğini öne sürdüğü basın toplantısının hemen ertesinde gerçekleşti. Hakkını yemeyelim, Başbakan bankaları da boş geçmedi, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu üzerinden, “Bankalara niye bağırmıyorsun. Finans sektörü görevini yerine getirmiyor, bariyer rolü oynuyor” sözleriyle, bankacılık sektörüne de öfkesinden pay ayırdı.Acaba bankalar bu paylamaları hak ediyor mu? Bu soruya cevap vermeden önce kendi pozisyonumu kısaca özetleyeyim; bankacılık sisteminin kamulaştırılmasını, kredilerini toplumsal yarar doğrultusunda ve dayanışmacılık temelinde yönlendirmelerini savunuyorum.
Ama eğer bankaların, “hissedarlarının sahip olduğu, kar için faaliyet gösteren ve bu doğrultuda kredi veren” kurumlar şeklinde tanımlanmasına itirazınız yoksa, bankaları da bu paradigma çerçevesinde değerlendirmek zorundasınız.Öncelikle banka kredilerinin düzeyi ekonomik pastanın büyüklüğüyle oranlandırılarak ölçülür. Bilindiği gibi, Türkiye 2008’in son çeyreğinde yüzde 6.2 küçüldü. 2009’un ilk çeyrek rakamları henüz açıklanmamakla beraber, genel kanı iki haneli bir daralmanın yaşandığı doğrultusunda. Örneğin, TÜSİAD’ın tahmini, “küçülme yüzde 13 olur” şeklinde.
Banka kredilerinin ve takipteki alacakların seyri ise şöyle: Görüldüğü gibi, kredilerdeki yıl sonuna göre yüzde 2.5’lik düşüş, ekonomik daralma ölçüsünde keskin değil. Diğer önemli bir gösterge, takipteki alacaklar ise yılsonuna göre yaklaşık yüzde 25 artmış. Demek ki risklerin, dolayısıyla zarar olasılığının arttığı bir ortamda kredi veriliyor.

ERDOĞAN’IN VELİNİMETİ: BANKALAR

Bankaların menkul değerler portföyüne baktığımızda, kamu borçlanma senetlerinin 2008 sonu 115 milyar TL düzeyinden 133 milyar TL’ye sıçradığını gözlemliyoruz. Aynı dönemde iç borç stoku ise 275 milyar TL’den 292 milyar TL’ye artmış. Öyleyse yeni borç senetleri tümüyle bankalar tarafından emilmiş. Bankalar açısından bakılırsa, tüm dünyada görüldüğü gibi riskten kaçma, güvenli limanlar arama eğiliminden söz edilebilir. Konuya hükümet cephesinden yaklaşınca, 2009 yılının daha ilk 4 ayında bütçe açığının 20 milyar TL’yi aştığını gözlemliyoruz.

Bu 2008 ilk 4 ayındaki 5.45 milyar TL açığa göre yüzde 268’lik bir artış anlamına geliyor. Bu açıkta en önemli etken, başbakanın iddialarının aksine, kriz Türkiye’yi teğet geçmediği için vergi gelirlerindeki düşüş. Öyleyse hükümet bu bütçe açığını nasıl kapatacak?
İlk akla gelen, tahvil ve bono satıp borçlanarak. Diğer bir ifadeyle bankalar, hükümet başkanı sıfatıyla Tayip Erdoğan’ın velinimeti.Sözün özü, silahlı soygun teşebbüsünden yakalanan Serkan Sağlam’ın, bankalara veryansın etmek için meşru nedenleri bulunabilir. Bankalara kızmaya en az hakkı bulunan ise, Tayyip Erdoğan’ın ta kendisi olmalı.

17 Mayıs 2009 Pazar

Halkbank Faizleri Yüzde 10'a İndiriyor


Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini kredi maliyetlerine yansıtmaya başladıklarını ifade ederek kredide yüzde 10 müjdesi verdi.

Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, 2009'da sektör ortalamasının üzerinde bir kredi büyümesi sağlayacak yüksek likidite ve kaynağa sahip olduklarını söyledi. Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini kredi maliyetlerine yansıtmaya başladıklarını ifade eden Aydın, şuanda yüzde 13 faiz oranı ile kullandırdıkları esnaf kredisine 16 mart itibariyle yüzde 10 faiz uygulayacaklarını kaydetti.

Aydın, nisan ayında bir tasfiye programı yapacaklarını, borçlarını ödemek isteyen, ayakta kalacağına inanan firmalara borçlarını orta vade, gerekirse uzun vadeye yayarak ödeme olanağı sağlayacaklarını belirterek, "Bize diri firma lazım." dedi.
Aydın, bankanın 2008 yılı finansal sonuçlarını, önümüzdeki döneme ilişkin beklenti ve hedeflerini düzenlediği basın toplantısında duyurdu. Dünyanın bugün farklı bir krizle karşı karşıya olduğunu ifade eden Aydın, "Ancak hiçbir kriz sonsuza kadar devam etmez. Hiçbir problem sürekli negatifi pompalayarak ortadan kalkmaz." dedi.


Halkbank'ın büyüme ile birlikte karlılık ve verimliliği de esas alan bir banka olduğuna dikkat çeken Aydın, geçen yıl 1 milyar 18 milyon lira kazandıklarını belirterek, ''Yaklaşık yüzde 10'luk düşüşümüz var.'' dedi. Aydın'ın verdiği bilgilere göre, geçtiğimiz yıl sektör yüzde 26 büyürken, Halkbank yüzde 27'lik bir büyüme gerçekleştirdi.

Büyümenin temel dayanağı olan mevduatta da yüzde 30,6 ile sektör ortalamasının biraz daha üstünde seyreden banka, sektörde yüzde 30'luk kredi büyümesi olan dönemde kredi büyümesinin yüzde 42,6 olarak gerçekleştirdi. Halkbank'ın Advantage ile yaptığı anlaşmanın sonuçlarını aldığını aktaran Aydın, kredi kartlarında yüzde 47'lık bir büyüme sağladıklarını söyledi.


"ÖYLE BİRİLERİNİN SÖYLEDİĞİ GİBİ ÇOK ACAYİP KÖTÜ BİR DURUM YOK"


Hiçbir mevduatı büyümek için toplamadıklarına işaret eden Aydın, bankanın asli görevinin topladığı her mevduatı reel sektöre kredi olarak vermek olduğunu ifade etti.

Aydın, Halkbank'ın şu anda mevduatı krediye dönüştürme oranının yüzde 64,2'ye ulaştığını kaydetti. İSO kayıtlarına göre ilk 500'deki firmaların yüzde 80'i ile çalıştıklarını, KOBİ kredilerinde yüzde 45,2'lik artış sağladıklarını aktaran Aydın, ticaret ve sanayi odalarıyla yaptıkları işbirlikleri sonucunda 7 bin 969 firmaya 1,3 milyar lira kredi kullandırdıklarını bildirdi. Aydın, Eylül 2008'den bu yana 24 bin 500 yeni ticari müşteri kazandıklarını, toplam aktiflerde kredi payının yüzde 50'yi geçtiğini belirterek, ''Alacağımız daha çok yol var.


Onun için diyoruz ki reel sektörün içi, gönlü rahat olsun. Biz varız ve bunu fonlayacak imkanımız var.'' ifadelerini kullandı. Sorunlu kredi toplam kredi rasyosunun yüzde 5,4 iken, şu anda bu oranın yüzde 4,7 olduğunu dile getiren Aydın, ''Demek ki, öyle birilerinin söylediği gibi çok acayip kötü bir durum yok. Elbette eylülün öncesi ile sonrası birbirinden farklı. Ama öyle 'yandım, öldüm, bittim' diyecek şey yok.'' dedi.


"ASGARİ 25 TANE YENİ ŞUBE AÇACAĞIZ''


"Bize diri firma lazım" diyen Hüseyin Aydın, 3 bin 378 firma ve 480 milyon 960 bin lirayı yapılandırdıklarını, hem aktif kalitelerini koruduklarını hem de firmaları yaşattıklarını söyledi. Nisan ayında bir tasfiye programı yapacaklarını, borçlarını ödemek isteyen, ayakta kalacağına inanan firmalara borçlarını orta vade, gerekirse uzun vadeye yayarak ödeme olanağı sağlayacaklarını kaydetti.


Hüseyin Aydın, geçtiğimiz yıl, 2003 adet personel aldıkları, krizin başladığı dönemden bugüne kadar da 521 kişinin Halkbank'ta çalışmaya başladığını söyledi. Geçen yıl 32 adet, bu yıl 11 adet şube açtıklarını belirten Aydın, ''Asgari 25 tane yeni şube açacağız.'' dedi.
Halkbank Genel Müdürü Aydın, 2009'da sektör ortalamasının üstünde kredi büyümesi sağlayacaklarını belirterek, bunu yapabilecek yüksek likidite ve kaynağa sahip bulunduklarını vurguladı.

Aydın, mevduatta tabana yaygınlık konusunda gayret göstereceklerini söyledi.
Merkez Bankasının faiz indirimleri bankaların kaynak maliyetlerini aşağı çektiğini, bunu kredilerine yansıtmaya başladıklarını ifade eden Aydın, yaklaşık 300 bin esnafın şuanda bizim kredi müşterileri olduğunu belirtti. Halkbank'ın bu müşterilerine 3,2 milyar TL kredi kullandırdığını aktaran Aydın, "Esnafın bu krediyi kullanma maliyet bugün yüzde 13. Mart 16'dan itibaren bu kredi faizini aşağı çekiyoruz. Artık esnaf Halkbank'tan yüzde 10 faizle kredi kullanacak. KOBİ'lere, Ticari firmalara, kullandırdığımız kredi maliyetlerini de aşağı yönlü revize edeceğiz." diye konuştu.