3 Temmuz 2009 Cuma

Kriz Bizi Neden Çok, Hem De Pek Çok Sarstı?

Çünkü bu kriz küresel kriz olmaktan öte bizim krizimiz)

Yılın ilk 3 aylık döneminde kriz nedeniyle (krizin çıktığı ülke olan) Amerikan ekonomisi bile yüzde 2.5 küçülürken, biz neden dünya rekoru kırdık? Neden bizim ekonomimiz yüzde 13.8 oranında küçüldü?
Talih mi, kader mi? Yoksa yanlış yaptığımız bir şeyler mi var? Bunu bilelim ki, bundan sonra ne yapmamız gerektiğine karar verelim.
Tanıdığım iktisatçılara sordum, soruşturdum: “Kriz neden bizi herkesten fazla sarstı?”
(1) Biz küresel krizden önce, kendi krizimize girmek üzere idik. Küresel kriz kendi krizimize girişimizi öne aldı.
Çünkü küresel krizden önce sürdürülen “Yüksek faiz-düşük dövize dayalı” ekonomi politikaları sürdürülemez noktaya gelmişti.
-Ekonomiyi canlı bir iç tüketim ayakta tutuyordu. Canlı iç tüketim ise, değerli Türk Lirası, ucuz döviz, bol dış kredi ile besleniyordu.
- Türk ekonomisinde, büyümenin dinamiği imalat sanayiidir. İmalat sanayii ne kadar çok katma değer yaratır ise, ekonomi o kadar güçlenir. Yüksek faiz ve ucuz döviz üretimin yapısını bozdu. Ucuz ithal girdi kullanımı arttıkça imalat sanayiinde katma değer düştü. İmalat sanayiine ara malı ve girdi sağlayan üretim tesisleri kapandı.
- İç piyasanın canlılığı karşısında yatırımlarda olağandışı artış oldu. Fazla kapasite yaratıldı.
Krizi geç ve güç fark ettik
- Talebin devamlı artacağı varsayımı ile toptan ve perakende ticaret kesiminde balon oluştu. Her apartmanın altında dükkân, her mahallede bir alışveriş merkezi açıldı. Dükkânlara mal dolduranlar bunları kolaylıkla satabileceğini sanmaya başladı.
- Bu canlılığın 2008 yılı başında sürdürülemez olduğu ortaya çıktı. Makine ve teçhizat yatırımları yavaşlamaya başladı. Bu yavaşlama kaynak yetersizliğinden, parasızlıktan değil, yatırımların kâr etmemesinden kaynaklanıyordu.
- İç piyasadaki duraklamayı, ihracattaki artış dengeliyordu.
(2) İşte bu tabloda 2008 yılının son 3 aylık döneminde küresel krizin önemini, finansal krizin sonunda dünya pazarlarının da daralmaya başladığını, ihracatımızın yavaşlayacağını biz Türkler nihayet fark edebildik.
- İhracat düşmeye başladı. İhracat düşmeye başlayınca ihracata dönük üretim yapan kuruluşlar hemen battık, batıyoruz havasına girdi.
- Biz Türkler devamlı kriz bekleyişinde olduğumuz için, “İşte beklenen kriz nihayet geldi” diyerek hemen harcamaları ve tüketimi kıstık.
- Halkımız, dolar en aşağı 2.0 TL olur, hayır 3.0 TL olur diyerek bir yanda dolar alırken öte yanda, krizden bankalar ve firmalar batacak karamsarlığı ortalığa yayıldı.
- Üreticiler “kriz geldi, batıyoruz” korkusu ile hemen üretimi kesti. İşçi çıkarmaya başladı.
- Firmalar batıyor diyerek bankalar kredileri kesti. Daha önce verdikleri krediler için erken ödeme çağrısı yaptı. Ekonominin çarklarını yağlayan “vadeli çek”ler ödenmez olunca, çarklar durdu.
- Firmalar üretim yerine stok eritme telaşına girince, üretim düşüşü talepteki daralmanın önüne geçti.

Böyle geldi, böyle gidemez

Şimdi, (1) Krizin bizi neden bu kadar çok etkilediğini sağlıklı bir şekilde (eğmeden büzmeden) değerlendirmek, anlamak zorundayız. (2) Bu kriz sonunda nasıl bir ekonomi politikası uygulayacağımızı belirlemek zorundayız.
Çünkü “böyle geldi, böyle gidemez”. Dünyada kriz hafifleyince biz de kriz derdinden kurtulamayız.
Bizim krizden çıkışımız üretim artışına bağlıdır. Kriz öncesi dönemdeki iç piyasa şartları artık hayal edilemez. Kriz öncesi dış piyasa (ihracat) çizgisini tutturmak, ihracatı artırmak yeni çabaları gerektiriyor.
İşte onun içindir ki, (1) Katma değeri yüksek ürünlerin üretimine geçmeye mecburuz. (2) Dünya pazarlarıyla rekabet edebilmek için verimliliği artırmaya, maliyetleri düşürmeye mecburuz..
Unutmayınız: Ekonomisi dibe giden, insanları iş ve aş bulamayan bir ülkede ne demokrasi olur, ne adalet olur, ne hukuk olur... O ülke sadece onun bunun emrinde olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder